ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣﻤﻦ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢ
Kur'an ve Sünnet

Yolcu Namazı ve İki Namazın Cem Edilmesi

Yolcu Namazı ve İki Namazın
Cem Edilmesi

SEFERÎ (YOLCU) NAMAZI

 
Seferde namazı kısaltmanın vucubiyeti;

Allah Azze ve Celle buyuruyor ki;

“Yeryüzünde sefere
çıktığınız zaman kâfirlerin size kötülük
etmelerinden endişe ederseniz, namazı
kısaltmanızda size bir günah yoktur.”(Nisa 101)

 
İbni Abbas (radiyallahu anh)’dan;

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Allah Azze ve Celle’nin
korkusu dışında hiçbir korku olmadığı halde Medine’ye yolculuk yapar, dönünceye kadar namazları iki rekât kılardı.” [1]

 
Hârise İbnu Vehb (radiyallahu anh) anlatıyor:
 
"Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Mina'da bize, sayıca en çok olduğumuz ve en ziyade güven içinde olduğumuz bir zamanda namazı iki rekât kıldırdı." [2]

 
Ya'lâ b. Ümeyye'den şöyle dediği rivâyet edilmiştir:

Ben Ömer b. el-Hattab (radiyallahu
anh)'a:

"Yeryüzünde sefere çıktığınız zaman eğer kâfirlerin size bir fenalık yapmasından korkarsanız, namazı kısaltmanızda üzerinize bir vebal yoktur." (en-Nisâ, 4/101)
buyruğu ile ilgili olarak insanlar artık iman etmiş (ve güvenliğe kavuşmuş) bulunuyorlar, dedim. Bana şu cevabı
verdi:

Senin hayret ettiğin şeye ben de hayret
ettim, bunun üzerine Rasûlullah Sallallahu aleyhi ve sellem'e buna dair soru sordum, şöyle buyurdu:

"Bu Allah'ın size verdiği bir sadakadır.
O'nun sadakasını kabul ediniz." [3]

 
Aişe (radiyallahu anhâ) anlatıyor:

"Allah namazı (ilk defa farz ettiği zaman iki rekât olarak farz etmişti. Sonra onu hazar için (dörde) tamamladı. Yolcu namazı ilk farz edildiği şekilde sabit tutuldu." [4]

 
Rasûlullah Sallallahu aleyhi ve sellem'in ister hacca gitmek, ister umre yapmak, isterse de gaza yapmak üzere bütün seferlerinde namazlarını kasr ile kıldığına dair haberler tevatür
derecesindedir.

İbn Ömer dedi ki: Ben Rasûlullah
Sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte
yolculuklarda bulundum. Yüce Allah vefat ettirinceye kadar iki raketten fazla kılmadı. Ebu Bekir ile de yolculuklarda bulundum, o da Allah
vefat ettirinceye kadar iki rekâttan fazlasını kılmadı. Ömer ile de birlikte oldum, o da Allah vefat ettirinceye kadar iki rekâttan fazla kılmadı.
Daha sonra Osman ile birlikte yolculuklarda bulundum. O da Allah vefat ettirinceye kadar iki
rekâttan fazla kılmadı. Yüce Allah da: "Andolsun ki sizin için... Rasûlullahda güzel bir örnek vardır."
(el-Ahzâb, 33/21) diye buyurmaktadır. [5]

 
Abdullah b. Mesud (radiyallahu anh) dedi ki:
 
"Rasûlullah Sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte Mina’da (farzı) iki rekât olarak kıldım. Ebu Bekir es-Sıddîk ile birlikte Mina’da iki rekât kıldım,
Ömer ile birlikte Mina’da iki rekât kıldım. Dört rekât kılmak yerine, keşke kabul olunan iki rekât nasib olsa." [6]

 
Muverrik el Iclî’den; İbni Ömer (radiyallahu anh)’e seferde namazdan soruldu. Dedi ki; “İkişer ikişer kılınız. Kim sünnete muhalefet ederse küfre
sapar.” [7]

 
Bişr Bin Harb’den; İbni Ömer radiyallahu anh’e;
 
“Yolcunun namazı nasıl olacak ey Ebu
Abdurrahman?” diye sordum. Dedi ki;

“Eğer Peygamberiniz Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in sünnetine uyacaksanız size haber vereyim, peygamberinizin sünnetine uymayacaksanız
haber vermeyeyim.”

Biz de; “En hayırlı sünnet peygamberimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in sünnetidir ey Ebu Abdurrahman!” dedik.

Bunun üzerine dedi ki; “Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Medine’den çıktığı zaman dönünceye kadar iki rekât kılardı.” [8]
 


 
Seferîlik mesafesi;


 
Namazın kısaltılması için ne seferilik mesafesi ne de müddeti sınırlandırılmamıştır. [9]

Şayet bunun bir sınırı olsaydı Rasûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem mutlaka bunu beyan ederdi. [10]

 
Enes (radiyallahu anh) 'in anlattığına göre kendisine Basra’dan Kufe’ye giden kişinin kasru's-salât yani namazını kısaltması hakkında sorulmuştu. Şöyle cevap verdi:

"Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) üç millik (5,5 km.) mesafeyi veya (Şu'be'nin şekkine göre üç fersah mesafeyi) dışarı çıktı mı iki rekât kılardı.'' [11]

 
Enes (radiyallahu anh)’e Basra’dan Kufe’ye giden kişi hakkında sorulduğu için, bu hadisin “Belki orada konaklayıp yolculuğuna devam ediyordu, yolculuğunun son durağı değildi” şeklinde yorumlanamaz. Aksi halde Enes (radiyallahu anh)’ın böyle bir soruya karşı üç mil gibi bir
mesafeden bahsetmesi anlamsız kalırdı. [12]


 
Şu’be’nin şekke düştüğü şeyi şu rivâyetler gidermektedir;
 
Enes (radiyallahu anh) anlatıyor:

"Medine'de öğle namazını Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ile
dört rekât kıldık. Mekke 'ye gitmek üzere yola çıkıp (Medine'ye 7 km. uzaklıkta olan) Zülhuleyfe'ye gelince ikindiyi iki rekât kıldı.'' [13]

 
Ebu Said (radiyallahu anh).’den;

“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Medine’den çıkıp bir fersah(5,762 km) yürüdüğü zaman namazı
kısaltırdı.” [14]


Ancak bu rivâyet zayıf olup, aşağıda görüleceği gibi bazı sahabelerden mevkuf olarak sahihtir.


 
Abdurrahman Bin Harmele’den;

Said Bin Müseyyeb’e Medine’ye bir beridlik (22 km.) mesafede namaz kısaltılır mı?” Diye sordum, “evet” dedi. [15]

 
Muhammed Bin Zeyd Bin Huleyde’den;

İbni Ömer (radiyallahu anh) dedi ki; “Üç mil (5541 metre) mesafede namaz kısaltılır.”[16]

 
Leclac der ki; “Ömer Bin el Hattab (radiyallahu anh) ile sefere çıktık üç millik (5541 metrelik) mesafede namazı kısaltıyorduk.” [17]

 
Muharib Bin Disar’dan; İbni Ömer (radiyallahu anh) dedi ki;

“Gündüz vakti bir sürelik yola
çıksam bile namazı kısaltırım.” [18]


Yine İbni Ömer (radiyallahu anh) der ki; “Bir millik (1847 metrelik) mesafeye gitsem bile namazı kısaltırım.” [19]



Nafi dedi ki; “İbni Ömer (radiyallahu anh) Mekke’de ikamet ederdi. Mina’ya çıktığı zaman namazı kısaltırdı.” [20]


Mekke ile Mina arası bir
fersah (5762 metre) dir. Mekkeliler Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile Arafat’ta namazı kısaltmışlardır.


Nitekim Cabir Bin Zeyd (radiyallahu anh) dedi ki; “Arafat’ta namaz kısaltılır.”[21]


Mekke ile Arafat arası dört
fersahtır.(22 km.)

 
İbnu'l-Münzir dedi ki: Kendisinden ilim
bellediğimiz herkes icma ile şunu ifade etmiştir. Yolculuğa çıkmak isteyen bir kimse ancak yolculuğa çıkacağı kasabanın evlerinin dışına
çıktığı vakit namazını kasr edebilir.[22]


 
Seferîlik müddeti;


 
Câbir (radiyallahu anh) anlatıyor:

"Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Tebük'de yirmi gün ikâmet etti ve namazları hep kasr etti. " [23]

 
Enes (radiyallahu anh)’den; Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile Mekke’de bir ay kaldık ve namazları kısalttık.” [24]

 
İbn Ömer radiyallahu anhuma’dan;

“Biz kar yolları kapattığı için Azerbaycan’da altı ay kaldık ve namazları ikişer rekât kıldık.” [25]

 
Bazıları; “Belki bugün yarın çıkarım diye niyet etmemişlerdir” şeklinde yorumladılar. Ancak bu görüş hatadır. Zira altı ay Azerbaycan’da kalan
İbni Ömer (radiyallahu anh)’ın bu çeşit karların birkaç günde eriyecek bir şey olmadığını takdir etmemiş olması düşünülemez.


Enes (radiyallahu anh)’ın Şam’da iki sene kalıp namazı kısaltması [26] , bir grup sahabenin Ramehürmüz’de yedi ay kalarak namazları kısaltmaları
[27] da bunun gibidir.


 
Osman et-Tavil’den; Ebul Aliye (Rufey Bin Mihran) er-Riyahi dedi ki;

“Bize Ebubekr (radiyallahu anh) şöyle bir hutbe okudu;

“Evinde oturan için namaz dört rekât, yolcu için iki rekâttır. Benim doğum yerim Mekke, hicret yerim
Medinedir. Medine’den çıkınca Zulhuleyfe’den öteye iki rekât olarak kılarım. Bu ona dönünceye kadar böyle devam eder.” Rufey Bin Mihran’a
dedim ki;

“Ben memlekete geliyor iki ay
kalıyorum. Namazı kısaltmalı mıyım?” dedi ki;
 
“Evet! Orada elli yıl kalsan bile dönünceye kadar kısaltırsın.”[28]

 
Hasen (radiyallahu anh)’den; Enes Bin Malik (radiyallahu anh) Nisabur’da bir veya iki sene kaldı namazları kısalttı. [29]

 
Simak Bin Seleme İbni Abbas (radiyallahu anh)’dan; “Bir beldede beş ay kaldım ve namazı kısalttım.” [30]

 
Abdurrahman Bin Misver’den; “Sa’d Bin Malik ile Umman’da iki ay kaldık ve namazı kısalttık”[31]

 
Ebu Cemre Nasr Bin Umran’dan; “İbni Abbas (radiyallahu anh)’a;

“Horasan’da kalmaya devam
edersek ne dersin?” diye sordum. Dedi ki; “On sene kalacak olsan bile namazı iki rekât kıl.” [32]

 
Hasen (radiyallahu anh)’den;

Abdurrahman Bin Semûre Kabil’de bir veya iki kış geçirdi, namazları kısalttı.” [33]

 
Malik (radiyallahu anh)’den; “Cabir Bin Zeyd’e;
 
“Bir veya iki sene Kesker’de kalsam oranın halkından sayılırım” dedim. O da; “Namazları kısalt” dedi. [34]

 
Ebu Vail’den; “Mesruk ile Silsile’de iki yıl kaldım. Namazları kısaltıyordu.” [35]

 
İbrahim en-Nehai’den; Alkame ile Havarizm’de iki yıl kaldık, namazları kısaltıyordu.” [36]

 
Zekeriya Bin Amir’den; “Alkame Merv’de iki yıl kaldı ve namazları kısalttı.” [37]

 
Eğer bir yerde ikamet etmeye, orasını vatan edinmeye niyet ederse artık seferî olmaz; İbnu Abbâs (radiyallahu anh) anlatıyor:

"Rasûlullah (Mekke 'de) on dokuz gün ikâmet etti ve namazları kasr etti. Biz de (bundan böyle) sefer yapıp on dokuz gün ikâmet ettik mi namazları
hep kasr ederdik, on dokuzdan fazla kaldık mı artık dörde tamamlardık." [38]



Yukarıda naklettiğimiz Cabir (radiyallahu anh) hadisi ve diğer rivâyetler dikkate alındığında bu
anlaşılmaktadır. Eğer o yerde ikamete niyet etmezse, orada kaldığı sürece seferîdir. Seferînin cemaatle namaz kılması:

Musa Bin Seleme’den; İbni Abbas (radiyallahu anh)’a;
 
“Mekke’de iken cemaatle kılmazsam nasıl kılayım?” diye sordum. Dedi ki;

“Ebul Kasım sallallahu aleyhi ve sellem’in sünneti (seferde) iki
rekât kılmaktır.” [39]

 
Şa’bî’den; İbni Ömer (radiyallahu anh) Mekke’de namazı yalnız iken ikişer rekât kılıyor, cemaatle kıldığında ise imam kaç rekât kılarsa o kadar
kılıyordu.”[40]


 
Ömer (radiyallahu anh) Mekke’ye geldiğinde onlara iki rekât kıldırdıktan sonra dedi ki;

“Ey Mekke halkı! Namazınızı tamamlayınız. Zira biz seferîyiz.” [41]


 
Seferde nafile namaz;


Müekked namazlar seferde kılınmaz. Ancak seferde duha, teheccüd gibi diğer
nafile namazlar kılınabilir. [42]


 
İbnu Ömer (radiyallahu anh) anlatıyor:
 
"Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a (on sekiz defa) refakat ettim. Ancak, sefer sırasında nafile kıldığını hiç görmedim. Allah Teâlâ hazretleri
şöyle buyurmuştur:

"Rasûlullah'ta sizin için güzel
örnek vardır" (Ahzâb 21). İbnu Ömer devamla der ki: "Eğer nafileyi kılsaydım namazı da tam kılardım." [43]

 
Nâfi anlatıyor: "İbnu Ömer (radiyallahu anh), oğlu Ubeydullah'ı seferde nafile kılarken görürdü de bundan dolayı onu kınamazdı." [44]


 
Amir (radiyallahu anh)’den; Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem gece seferdeyken bineği üzerinde nafile kılıyordu, bineği nereye dönerse
aldırmıyordu.” [45]


 
Cuma günü yolculuğa çıkmak;


Eğer Cuma ezanı okunmamışsa sefere çıkmak caizdir. Okunmuşsa
sefere çıkmaması gerekir. [46]


Cuma günü yolculuktan mutlak olarak alıkoyan sahih bir şey -bildiğimiz kadarıyla- varit olmamıştır.
 
Ebu Hureyre (radiyallahu anh)’den; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki;

“Seferî olana Cuma namazı yoktur.”[47]
 
Esved Bin Kays babasından naklediyor; Ömer Bin el Hattab (radiyallahu anh) yolculuk hazırlığında olan birini gördü ve onun şöyle dediğini işitti;
 
“Şayet bugün Cuma olmasaydı yola çıkacaktım.”
Bunun üzerine Ömer (radiyallahu anh) dedi ki;
 
“Yola çıkabilirsin. Zira Cuma yolculuktan alıkoymaz.” [48]

 

Gemide veya Uçakta Namaz Kılmak



 
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e gemide nasıl namaz kılınacağı soruldu. Dedi ki:

“Ayakta durarak namaz kıl. Ancak boğulmaktan korkarsan hayır (yani oturarak namaz kılabilirsin).” [49]

 
“Yaşlandığında ise Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem namaz kıldığı yerde bir direk diktirmiş ve ona yaslanmıştır.” [50]

 

İKİ NAMAZIN CEM EDİLMESİ


 
Namazların cem'i iki şekilde olur:

Cem'-i takdim ve cem'-i te'hir.

Takdim; öne almak, öne geçirmektir.

Tehîr; geri bırakmak, geciktirmek
anlamına gelir.

Şer'î bir ıstılah olarak cem'i takdim, öğle namazının vakti içinde, önce öğle
namazını, hemen arkasından da ikindi namazını birleştirerek kılmaktır. Aynı şekilde akşam namazı vaktinde önce akşam namazı ardından yatsı
namazı eda edilir. Cem'i tehîrde ise bu sefer öğle namazını ikindi vaktine ertelenir ve önce öğle sonra peşi sıra ikindi namazı olmak üzere kılınır.
 
Aynı şekilde yatsı namazı vaktinde önce akşam ardından da yatsı namazı kılınır. Burada öğle ile ikindi ve akşamla yatsı namazları, aynı vakitte
birleştirilerek kılındıkları için buna "camii's- salâteyn" yani "iki namazı birleştirme" terimi de kullanılmıştır. Sabah namazı diğer namazlarla
cem edilemediği gibi, ikindi ile akşam namazları da cem edilemez. Sadece öğle ile ikindi ve akşam ile yatsı namazlarını birleştirmek meşrudur.

 

Seferde cem;



Enes (radiyallahu anh) anlatıyor:
 
"Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), güneş batıya meyletmeden yola çıkınca, öğle namazını ikindi vaktine te'hîr eder, ikindi olunca mola verir,
ikisini cem ederdi (beraber kılardı). Yola çıkmazdan önce güneş batıya meyletti (öğle vakti girdi) ise, hareketten önce her ikisini de
(öğle ve ikindi) kılar sonra yola çıkardı.''

Bir rivâyette de şöyle gelmiştir: "...Acele yürümek gerekirse öğleyi ikindiye te'hir eder, ikisini birleştirirdi, keza ufuktaki aydınlık kaybolunca da akşamla yatsıyı birleştirirdi. " [51]

 
İbnu Abbas (radiyallahu anh) anlatıyor:
 
"Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) yol halinde iken öğle ile ikindiyi birleştirirdi, akşam ile yatsıyı
da birleştirirdi. " [52]

 
Muâz b. Cebel (radiyallahu anh) anlatıyor:
 
“Tebuk senesi Rasûlullah ile beraber yola çıktık. Rasûlullah öğle ile ikindi ve akşam ile yatsı namazlarını cemediyordu. Bir gün namazı tehir
etti, sonra dışarı çıktı ve öğle ile ikindiyi cem ederek kıldırdı, sonra girdi. Sonra tekrar çıktı ve akşam ile yatsıyı cem ederek kıldırdı. Sonra şöyle
buyurdu:

"inşâallah yarın Tebük kaynağına vara­
caksınız. Güneş yükselmeden oraya varmayın. Oraya varanlar, ben gelinceye kadar suya dokunmasın," [53]


 
Arafat ve Müzdelife’de cem;


İbnu Ömer (radiyallahu anh) anlatıyor:

"Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) akşam ve yatsıyı Müzdelife 'de beraberce kıldı. Bunlardan her biri
için ayrı bir ikâmet okudu. İki namaz arasında nafile kılmadı, bunlardan birinden sonra da nafile kılmadı." [54]


İbnu Mes'ud (radiyallahu anh) anlatıyor:

"Ben Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı şu ikisi hariç, vakti dışında tek bir namazı kıldığını görmedim:

Müzdelife'de akşamla yatsıyı
birleştirdi. O gün sabahı da vaktinden önce kıldı. " [55]


 
Yağmurda cem; İbnu Abbâs (radiyallahu anh) demiştir ki:

"Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)
Medine'de yedi ve sekiz (rekât) öğle, ikindi, akşam ve yatsı namazlarını (cemederek) kıldı.
 
Eyyub (es-Sahtiyânî) der ki :"Belki de bu, yağmurlu bir gecedeydi." Öbürü (Ebu 'ş-Şa'sâ): "Belki!'' dedi. '' [56]

 
Nafi’den; İbni Ömer (radiyallahu anh) yağmurda akşam ile yatsıyı cem ederdi.” [57]


 
İhtiyaçtan dolayı cem etmek;



İbni Abbas (radiyallahu anh)’dan;

"Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) korku ve sefer hali olmaksızın öğle ve
ikindiyi birleştirerek, akşam ve yatsıyı da birleştirerek kıldı." Said Bin Cübeyr (radiyallahu anh) İbni Abbas (radiyallahu anh)’a dedi ki;
 
“Bunun sebebi ne olabilir?” dedi ki; “Ümmetine kolaylık sağlamak için.” [58]

Diğer rivâyette;
 
“Korku ve yağmur olmadığı halde cem etti.”

 
Abdullah Bin Şakik dedi ki; “İbn Abbas
radiyallahu anh bir gün ikindi namazından sonra bize akşam olup yıldızlar görününceye kadar
hutbe okudu. Topluluk içinde Temimoğulları’ndan birisi “Namaz! Namaz!” demeye başladı. Bunun
üzerine İbn Abbas radiyallahu anhuma kızdı ve dedi ki; “Bana sünneti mi öğreteceksin?!
 
Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in öğle ile ikindi namazını ve akşam ile yatsı namazını cem
ettiğine şahit oldum.”


Abdullah bin Şakik der ki;
 
“Bu hususta içimde bir şey hissettim ve bunu Ebu Hureyre radiyallahu anh’e de sordum. O da buna muvafakat etti.” Diğer rivâyette İbn Abbas
radiyallahu anh;

“Namazı bize sen mi öğretiyorsun?! Biz Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve
Sellem ile beraber iki namazı cem ederdik.” Demiştir. [59]

 
Taberânî'nin bir tahricinde, benzer merfu bir rivâyet İbnu Mes'ud'dan kaydedilir:

"Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) (hiçbir meşru sebep
yokken) öğleyle ikindiyi, akşamla yatsıyı cem etti. Kendisine "Bunu niye yaptın?" diye sorulunca:
 
"Ümmetimin meşakkatte kalmaması için" diye cevap verdi." [60]

 
Avamdan pek çok kimsenin, cem-i takdim veya tehire ihtiyacı olduğu zamanlarda bile onu terk
ettiğine, diğer pek çoğunun da cem yapmayarak namazı tamamen kazaya bıraktığına tanık olursun. Bu insanlar, ruhsatları terk edip kendilerini zora sokmakta, bazen de, yukarıda
işaret ettiğimiz sebepten ötürü günaha
girmektedirler.
 
Bazı kimseler, seferde oldukları halde, beş vakit namazı hem cem etmeden hem de kasr etmeden kılmak suretiyle hata işlemektedir. Hâlbuki bu
uygulamalarıyla Peygamberin (sallallahu aleyhi ve sellem) sünnetini terk etmiş olmaktadırlar.
 
Çünkü Peygamberden (sallallahu aleyhi ve sellem) sabit olan, sefer durumunda namazların cem ve kasr edilmesidir. Bu konuda doğru olan, ulemanın şu kanaatidir:

“Namazı kısaltmak (kasr) terk edilmesi günah olan bir ruhsattır.”
 
Yine de en doğrusunu Allahu Teâlâ bilir.

 

[1] İbni Ebi Şeybe, Tirmizî(547) Nesâî(3/117) sahihtir. Bkz.; el İrva(3/6)
[2] Buharî (Taksîr 2, Hacc 84) Müslim(696) Ebu
Dâvud(1965) Tirmizî(882) Nesâî(3/119,120)
[3] Müslim(686) Ahmed(1/25) Ebu Ya’la(1/163) Beyhaki(3/134) Şafii el Umm(1/179) Abdurrazzak(2/517) Fesevi(2/205) Ebu Davud
(1199) Tirmizi(3034) Nesai(3/116) İbni mace (1065) Darimi(salat 179)
[4] Buhârî(3935) Müslim(685) Muvatta(1/146)Ebu Dâvud(1198) Nesâî(1/225).
[5] Buharî(1101) Müslim(689) Nesâi(3/121 )
[6] Muslim(695)
[7] sahihtir. Ahmed(2/83,400) Abdurrazzak(4281)
Tahavi(1/422) Beyhaki(3/140) Mecmauz Zevaid (2/154) Busayri İthaf(1805) İbni Hacer Metalibul
Aliye(649) İbn Kesir Camiul Mesanid(28/321)
Şatıbi el-İtisam(1/102)
[8] Ahmed(2/124) isnadı sahihtir.
[9] İbni Kudame el Kafi(1/201) Menarus Sebil (1/133) İbni Kayyım Zadul Mead(3/562)
[10] “Ey Mekke halkı dört beridlik mesafeden azında namazı kısaltmayın” şeklinde rivâyet edilen sözün ise Rasûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem’e ait olmadığı tespit edilmiştir. Bkz.: İbni Teymiye Mecmuatur Resail(2/6) Elbani Daife (439)
[11] Müslim(691); Ebu Dâvud(1201,1233)
Abdurrazzak(4336) Ahmed(3/129,187,190,282)
Darimi(1/355) İbni Sad(1/143) Buhari(2/34,5/95)
Tirmizi(548) Nesai(3/118) İbni Mace(1077) İbni Huzeyme(956,2996) Tahavi(1/418) İbni Hibban
(2734,2740) Beyhaki(3/136,146,153) İbni Ebi Şeybe(2/332)
[12] bkz. Fethul Bari(2/567) el İrva(3/15)
[13] Buharî(1039,1471-1073) Müslim(690) Ebu
Dâvud(1202) Tirmizi(546) Nesâi(1/237) Ahmed (3/111,117, 186,268)
[14] İbni Ebi Şeybe(2/331) Abdurrazzak(2/529)
Müsedded, Abd Bin Humeyd(1/294 no:947) ve Ahmed Bin Muni’den; Busayri İthaf(1802) İbni
Hacer Metalibul Aliye(647) Said Bin Mansur’dan;
Telhisul Habir(2/46) Neylul Evtar(3/254) bkz.: Temamul Minneh(s.319) el İrva(3/15) İbni Adiy (5/79) Sübülüs Selam(2/39) İbni Kudame el
Muğni(2/48)
[15] İbni Ebi Şeybe(2/15) isnadı sahihtir. Sahiha (1/260)
[16] İbni Ebi Şeybe(2/332) sahihtir. Bkz.: Elbani el İrva(3/18 no;561) Sahiha(1/259)
[17] İbni Ebi Şeybe(2/333) Sahiha(1/260)
hasendir.
[18] İbni Ebi Şeybe(2/334) isnadı sahihtir. Bkz.: Fethul Bari(2/567) İrva(3/18) Sahiha(1/259)
[19] sahihtir. Fethul Bari(2/567) İrva(3/18) Sahiha(1/259)
[20] İbni Ebi Şeybe(2/334) isnadı sahihtir. İrva (3/18) Sahiha(1/259)
[21] İbni Ebi Şeybe(2/334)
[22] İbn Kudame, el-Muğni(2/260)
[23] Sahihtir. Ebu Dâvud(1235) İbni Hibban(546- Mevariduz Zaman) Sahihu Süneni Ebu Davud
(1094) İrva(574) Ahmed(3/295) İbni Ebi Şeybe (2/342) Abdurrazzak(4335) İbni Hibban (2738-41) Beyhaki(3/152) İbni Hazm Muhalla (5/26) Zeylai Nasbur Raye(2/186)
[24] Buhari(2/34)
[25] İsnadı sahihtir. Ahmed(2/83,154
no:5552,6424) Mecmauz Zevaid(2/158) İbn Kesir Camiul Mesanid(28/58) İbni Hacer ed-Diraye
(129) Zeylai Nasbur Raye(2/185) İrva(3/28) Zadul Mead(3/562) İbni Müflih el-Mübdi(2/115)
İbni Teymiye Fetava(24/142) İbni Kudame el- Muğni(2/68) el-Kafi(1/201) Keşşaful Kına(1/518)
Telhisul Habir(2/47) Bedrul Münir(507)
[26] Beyhaki(3/152) isnadı salihtir.
[27] Beyhaki(3/152) Ebu Hatem Merasil(s.240) Zadul Mead(3/562) İbni Müflih el Mübdi(2/115)
İbni Teymiye Fetava(24/142) İbni Kudame el Muğni(2/68) el Kafi(1/201) Keşşaful Kına(1/518)
[28] isnadı hasendir. Mervezi Musnedi Ebu Bekr (135) Ebu Nuaym Hilye(2/222) Osman et Tavil dışındaki ravileri güvenilirdir. Osman hakkında
Buhari cerh ve tadil zikretmeden bahsetmiştir.
(Tarihul Kebir(2/3/258) Ebu Hatem ise sadece; “Şeyhtir” demiştir.(Cerh ve Tadil(3/1/173)
[29] İbni Ebi Şeybe(2/341) İbni Kudame Muğni (2/68) Cemül Fevaid(1944)
[30] İbni Ebi Şeybe(2/341)
[31] İbni Ebi Şeybe(2/341) Abdurrazzak(4350)
Tahavi Şerhu Maanil Asar(1/420) sahih isnad ile.
[32] İbni Ebi Şeybe (2/341)
[33] İbni Ebi Şeybe (2/341) Abdurrazzak (4352) Fıkhus Sünne (1/242) sahihtir.
[34] İbni Ebi Şeybe (2/341)
[35] İbni Ebi Şeybe (2/342)
[36] İbni Ebi Şeybe (2/342)
[37] İbni Ebi Şeybe (2/341)
[38] Buharî, Taksîr 1, Megâzî 52, Ebu Dâvud (1230, 1231, 1232) Tirmizî (549) Nesâi (3/121)
[39] Ahmed (1862, 1996, 2632) Müslim (688) Nesai (3/119) İbni Huzeyme (951) Beyhaki (3/153)
[40] İbni Huzeyme (954) sahihtir.
[41] Malik Muvatta (1/149) sahihtir.
[42] bkz. Fethul bari(2/578) Avayşe Mevsuatul Fıkhil Müyessere(2/342)
[43] Buharî, Taksîru's-Salât 11; Müslim(689);
Muvatta(1,150) Ebu Dâvud(1223); Tirmizî, Salât
391, Nesâî(3/122; 123).
[44] Muvatta, Kasru's-Salât, 24 (1,150).
[45] Buhari(1104) Müslim(700)
[46] bkz.: Temamul Minneh(s.320)
[47] Tarikleri ve şahitleriyle sahihtir. Bkz.: el İrva (592,594)
[48] İbni Ebi Şeybe(2/205) isnadı sahihtir.
[49] Bezzar (68) Abdulğani el-Makdisi, Sünen
(2/82) Hakim sahih olduğunu söylemiş, Zehebi de ona muvafakat etmiştir. Not: Uçakta namaz kılmanın hükmü gemide namaz kılmanın hükmü
gibidir. Yani gücü yeterse ayakta kılar, değilse oturarak kılar, rükû ve secdelerini imayla yapar.
[50] es-Sahiha(319), el-İrva (383)
[51] Buharî, Taksîru's-Salât 16, l5; Müslim(704); Ebu Dâvud(1218, 1219) Nesâî(1/284-285).
[52] Buharî, Taksîru's-Salât 13
[53] Müslim(706) Muvatta(1/143) Abdurrazzak (11/545) Şafii el Ümm(1/77) Sahihu Ebu Davud
(1065) Sahihu Nesai(512) el İrva(3/30)
[54] Buharî, Hacc 93, 96; Müslim(703,1288);
Muvatta(1/400); Ebu Davud(1926-1933) Tirmizî (887, 888); Nesâî(1/291)
[55] Buharî, Hacc 99, 97; Müslim(1289) Ebu Dâvud(1934) Nesâî(1/291-292).
[56] Buharî(543) Müslim(705) Ebu Dâvud(1210,
1211, 1214) Tirmizî(187) Nesâî(1/290).
[57] İbni Ebi Şeybe sahih senedle rivâyet etti. Bkz.: Sahiha(6/816) el İrva(583)
[58] Muvatta(1/144) Müslim(705).
[59] Ahmed Bin Hanbel(2269, 3293) Müslim(705)
Ebu Ya’la(2531) Taberani(12915,12916) Bkz.: İbn Kesir Camiul Mesanid(31/47-48)
[60] İsnadı hasendir. Taberani(10/47, 269) Ebu Ya’la(9/284) İbn Ebi Şeybe(2/458) Bezzar
(1/330) Elbani Sahiha(2837)
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol