ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣﻤﻦ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢ
Kur'an ve Sünnet

Cinlerin Durumu

  • Bütün Müslümanlar ittifak etmişlerdir ki, onların bâzıları mü'min, bâzıları kâfir; bâzıları iyi, bâzıları da fâcirdirler.      
  •   Allah Teâlâ onlardan haber vererek şöyle buyurur: "Hakikaten biz (cinler) den, içimizde (iman etmiş) iyiler de var; içimizde bunun dışında olan (kötüler) de vardır; biz çeşitli yollarda olduk." (Cin, 11)

  •  
  • Mücâhid, bundan maksadın: "Müslümanlar ve kâfirler" olduğunu söyler. Hasan ve Süddi dediler ki: "Yâni; sizin gibi çeşitli gruplar olduk: kimilerimiz kaderiye mezhebinden, kimilerimiz mürcie mezhebinden ve kimilerimiz de Rafizi (Şîâ) mezhebindendir..."

  • Sâid b. Cübeyr der ki:  "Yâni: çeşitli renklerden olduk." İbni Keysân ise şöyle der: "Çeşitli grup ve fırkalar olduk." Bütün bunlara göre âyetin mânası şöyledir: "Çeşitli sınıflar ve farklı mezhepler olduk."

  • Yine Allah Teâlâ onlardan hikâye ederek şöyle buyurur: "Hakikate biz (cinler) den, içimizde Müslüman olanlar da var, içimizde hak yoldan sapan (zalim) ler de vardır." (Cin, 14)

  • Onlardan Müslüman olanlar, Allah ve Rasûlü'ne iman edenlerdir. Zâlim olanlar, hak yoldan sapanlardır.

  • İbni Abbas onların zalimlerinin: "Allah'a benzerler / ortaklar edinenler olduğunu" söylemektedir. İşte bu âyeti kerimeler cinleri üç tabakaya ayırmaktadır:

  • 1 - Salihler,
  • 2 - Salihlerin daha altında olanlar ve 3 - Kafir (Zâlim) ler. Bu tabakalar Âdemoğullarının tabakalarına mukabildirler. Zira Ademoğulları da üç tabakadan oluşurlar:
  • 1 - İyi olanlar,
  • 2 - Orta halli olanlar ve
  • 3 - Kâfir olanlar.
  • - Onların Salihleri iyi olanların mukabili, - Salihlerin altında olanları orta halli olan insanların mukabilinde, - Zalimleri de insanlardan kâfir olanların mukabilinde yer alırlar.

  • Nitekim Allah Teâlâ, İsrailoğullarını da bu üç kısma ayırarak şöyle buyurmuştur: "Biz, onları yeryüzünde bir takım cemâatlere ayırdık. Onların içinde iyi olanlar da var, bunun dışında olanlar da var." (A'raf, 168)

  • İşte bunlar, İsrailoğullarından kurtuluşa erenlerdir. Daha sonra Allah Teâlâ, onlardan zalim olanları zikretti ki; bunlar da israiloğullarına kötü bir şekilde halef olanlardır. İnsanlar cinlerden daha mükemmel ve akıl bakımından da onlardan daha iyi olunca, cinler de bulunmayan üç sınıf daha insanlar da bulundu ki bunlar:
  • 1 - Rasûller,
  • 2 - Nebiler ve
  • 3 - Allah'ın yakınlığını kazanmış olan önce geçenlerdir.

    • Cinler içinde bu sınıflardan hiç biri mevcut değildir. Fakat onların süsü ve en yüce mertebesi, Salihliktir. Çok az insanlar, onlardan da Rasûl ve nebilerin geleceğini iddia etmektedirler. Delilleri ise şu âyeti kerimelerdir:
    • "Ey cin ve insanlar topluluğu, içinizden size peygamberler gelmedi mi?... " (En'am, 130)
    • "Hatırla ki cinlerden bir grubu sana yöneltmiş idik... kavimlerine uyarıcılar olarak döndüler." (Ahkâf, 29)
    • "Müjdeleyici ve korkutucu peygamberler olarak..." (Nisa, 165) Muhakkak ki bu görüş şaz olup, buna pek de iltifat edilmez. Zira sahabe, tabiin ve İslâmın büyük imamlarından oluşan seleften hiç kimse böyle bir görüşü ileri sürmemiştir. Onların delil olarak getirdikleri âyeti kerimelere gelince, Allah Teâlâ'nın: "Ey cin ve insanlar topluluğu, içinizden siz peygamberler gelmedi mi?" sözü; hem cinlerden, hem de insanlardan ayrı ayrı peygamberler geldiğine delâlet etmez. Çünkü sadece insanlardan peygamberler geldiğinde - ki cinler de onlara tâbi olmakla emrolunmuşlardır - şöyle denilmesi doğru olur: "Ey cin ve insanlar topluluğu, size içinizden peygamberler gelmedi mi?" Nitekim hem Araplara, hem de acem olanlara / arap olmayanlara hitaben: "Ey arap ve acem topluluğu, size içinizden peygamberler gönderildiğini gerektirmez."
    • Allah Teâlâ'nın şu sözüne gelince: "... Kavimlerine uyarıcılar olarak döndüler." Hiç şüphe yok ki buradaki uyarmak, risâlet görevinden daha genel bir ifadedir. Genel olan bir şey ise, daha özel olanı gerektirmez. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurur: "... Onların her bir topluluğundan bir kesim de dinde fâkih olmak ve kendilerine döndükleri zaman kavimlerini uyarmak için (geri) kalmalı değil miydi? Olur ki sakınırlar diye." (Tevbe, 122)
    • İşte bunlar da uyarıcılardır fakat Rasûller değillerdir. Selefi salihinden bir çokları dediler ki: "Rasûller sadece insanlardan olurlar, cinlerin arasında ise uyarıcılar vardır."
    • Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurur: "Senden önce (peygamber olarak) gönderdiklerimiz de kendilerine vahyettiğimiz şehirli erkeklerden başkası değildi." (Yûsuf, 109)
    • İşte bu âyeti kerime, cin, kadın ve bedevilerden peygamber gönderilmediğine delâlet etmektedir.

    • İbnu'l- Kayyim Rahimehullah
    • “Tariku'l- Hicrateyn” isimli kitabındamm

 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol