ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣﻤﻦ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢ
Kur'an ve Sünnet

TEKFİR MESELESİ KARŞISINDA EHL-İ SÜNNETİN TUTUMU



TEKFİR MESELESİ KARŞISINDA EHL-İ SÜNNETİN TUTUMU

 
    Selef-i salih olan ehl-i sünnet ve'l-cemaat'in akidesinin esaslarından birisi de şudur: Onlar kalbi iman ile dopdolu ve rahat ve huzur bulmuş olması şartı ile cahil, te'vilci ya da zorlanan bir kimsenin, -terkedenin kafir olmasına sebeb teşkil edecek şekilde- küfre götüren bir fiil işlemesi halinde delili ona karşı ortaya koymadıkça, hiçbir kimsenin İslam'dan çıktığını söylemezler. 
    Şirkten daha aşağı olan, büyük günahlardan hangisini işlerse işlesin, bu günahı dolayısıyla hiçbir müslümanın da kafir olduğunu söylemezler. Böyle bir günahı işleyen kimsenin kafir olduğu hükmünü vermezler. Onlar o kimsenin o günahı helal kabul etmediği sürece yahut ta dinden olduğu kesin (zaruri) olarak bilinen bir şeyi inkar etmediği sürece o kimsenin fasık ya da imanının eksik olduğuna hükmederler. Çünkü yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Doğrusu Allah kendisine şirk koşulmasını mağfiret etmez. Ondan başkasını da dilediğine bağışlar. Allah'a ortak koşan kimse şüphesiz büyük, bir günahla iftira etmiş olur." (en-Nisa, 4/48)
    Yine yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "De ki: Ey nefisleri aleyhine ileri giden kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü Allah bütün günahları mağfiret eder. Muhakkak O, çok çok mağfiret edendir, rahmet edendir." (ez-Zümer, 39/53)
    Çünkü küfrün esası kasti olarak yalanlamak, kalbi ona açmak, kalbin huzur ile onu kabul etmesi, ruhun bundan rahatsız olmamasıdır. Özellikle bilgisizlikle birlikte olması halinde şirke ait birtakım inançların zaman zaman hatırdan geçmesine itibar edilmez. Çünkü yüce Allah: "Fakat küfre göğüs açarsa..." (en-Nahl, 16/106) diye buyurmaktadır.
    Kitab ve sünnetten bir işin küfür olduğunu ortaya koyan bir delil bulunmadığı sürece kimsenin kafir olduğuna hükmetmezler. Bir kimse bu hali üzere ölecek olursa, işi yüce Allah'a kalmıştır. Dilerse onu azablandırır, dilerse ona mağfiret eder. Büyük günah işleyen kimsenin kafir olduğuna yahut ta iki menzile arasında bir yerde bulunduğuna hükmeden sapık fırkalardan bu konuda farklı kanaattedirler.
    Ayrıca Peygamber -sallallahu aleyhi ne sellem- de bundan sakındırmış ve şöyle buyurmuştur: "Herhangi bir kimse kardeşine: Ey kafir diyecek olursa, bu, söze onlardan birisi layık olur. Eğer dediği gibi ise mesele yok, aksi takdirde bu söz onu söyleyene döner." (Müslim); "Bir kimse böyle olmadığı halde bir başkasını kafir diye çağırır yahut ta Allah'ın düşmanı(dır) diyecek olursa, mutlaka o söz ona döner." (Müslim); "Bir kimse bir diğerini fasıklıkla yahut kafirlikle itham ederse, eğer o kişi böyle değil ise o söz mutlaka ona geri döner." (Buhari); "Kim bir mü'mini bir küfürle itham ederse, bu onu öldürmek gibidir." (Buhari); "Bir kimse kardeşine ey kafir diyecek olursa, onlardan birisi bu söze müstehak olur." (Buhari)
    Ehl-i sünnet ve'l-cemaat bid'at sahibi kimseler hakkında masiyet ya da küfür ile mutlak hüküm vermek ile kat'î olarak müslüman olduğu sabit olmakla birlikte herhangi bir bid'ati işlemiş muayyen bir kişi hakkında isyankar, fasık ya da kafir hükmünü vermek arasında fark gözetirler. Böyle bir kimseye hak açıklanmadığı sürece, onun hakkında böylece hüküm vermezler. Hakkın açıklanması ise ona karşı delilin ortaya konulmasıı ve şüphesinin ortadan kaldırılması ile olur. Muayyen bir kimseyi de ancak gerekli şartların gerçekleşmesi ve engellerin ortada bulunmaması halinde tekfir ederler, kafir olduğunu söylerler. (1)
    Ebu Hureyre -radıyallahu anh- da dedi ki: Rasülullah -sallahu aleyhi ve sellem-'ı şöyle buyururken dinledim: "İsrailoğulları arasında kendi aralarında kardeşlik bağı kurmuş iki kişi vardı. Bunlardan birisi günah işler, diğeri ise büyük bir gayretle ibadet ederdi. Gayretle ibadet eden kişi diğerini günah işlerken görüp durur ve hep ona: Bu işten vazgeç, derdi. Birgün yine onun bir günah işlemekte olduğunu görünce ona, terket dediği halde o: Sen beni Rabbimle başbaşa bırak, sen benim üzerime bir bekçi mi gönderildin? deyince, ibadet düşkünü şahıs:
Allah'a yemin ederim, Allah sana mağfiret etmeyecektir -ya da Allah seni cennete sokmayacaktır- derdi. Derken ruhları kabzedildi, her ikisi de alemlerin Rabbinin huzurunda biraraya geldiler. Gayretle ibadet eden kişiye: Sen beni bilen birisi miydin? Yoksa benim elimde bulunanlara güç yetiren birisi miydin? diye sordu. Günahkar kimseye de; Haydi git, rahmetimle cennete gir, dedi. Öteki hakkında ise: Alın bunu, cehennem ateşine götürün diye emir buyurdu. Ebu Hureyre dedi ki; Nefsim elinde olana yemin ederim ki o dünyasını da, ahiretini de mahveden bir söz söylemişti." (2)
    Küfür imanın zıttıdır. Şu kadar var ki küfür şer'î dilde iki türlüdür. Zira nasslarda küfür lafzı kullanılırken bazen kişiyi dinden çıkartan küfür anlamında, bazen de kişiyi dinden çıkarmayan küfür diye kullanılmaktadır. Bunun böyle olmasının sebebi ise, imanın birtakım şubelerinin olduğu gibi, küfrün de birtakım şubelerinin olmasıdır. Küfrün de birtakım esasları ve birbirinden farklı şubeleri vardır. Bunların bazıları küfrü gerektirir, bazıları ise kafirlerin özelliklerindendir.
    A- Dinden Çıkartan ve İtikadî Küfür Diye Adlandırılan "Büyük Küfür":
    Bu, iman ile zıt, İslam'ı iptal eden, kendisi olmadığı takdirde İslam'ın tamamlanması imkansız olan şeylerin inkar edil-mesidir. Böyle bir küfür cehennemde ebedi kalmayı gerektirir, imandan çıkartır. Böyle bir küfür itikad, söz ve fiil ile olur, bunun beş çeşidi vardır;
    1- Yalanlama Küfrü: Bu peygamberlerin yalan söylediğine inanmak yahut peygamberin getirdiğinin hakka aykırı olduğunu ileri sürmek ya da Allah'ın emir ve yasağınının bunun zıttı olduğunu bilmekle birlikte, Allah'ın bir şeyi haram yahut helal kıldığını iddia etmek.
    2- Tasdik etmekle birlikte yüz çevirme ve istikbar (büyüklenme) küfrü: Bu da bir kimsenin rasülün getirdiğinin Rabbinden gelen bir hak olduğunu kabul etmekle birlikte hakkı ve hak ehlini küçümseyerek şımarıklıkla ve azgınlığı sebebiyle hakka tabi olmayı reddetmekle olur, iblis'in küfrü gibi, Çünkü o Allah'ın emrini reddedip, inkar etmedi fakat O'na karşı koydu ve büyüklük tasladı.
    3- Yüz çevirme küfrü: Kulağı ile kalbi ile Allah Rasûlünden yüz çevirmesi, O'nu tasdik de etmemesi, yalanlamaması, onu dost da edinmemesi, düşmanlık da beslememesi şeklinde olur fakat hiçbir şekilde ona kulak vermez. Hakkı terkeder, ne hakkı öğrenir, ne de hak ile amel eder. Hakkın sözkonusu edildiği yerlerden de kaçar gider. İşte böyle bir kimse yüz çevirme küfrü ile kafirdir.
    4- Münafıklık küfrü: Bu da kalbinden red ve inkar etmekle birlikte rasülün getirdiği şeylere zahiren tabi olduğunu göstermektir. Böyle bir kimse aslında dışa karşı iman sahibi olduğunu açığa vurur fakat içinde küfrü gizler. (3)
    5- Şüphe küfrü: Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in doğru söylediğini de, yalan söylediğini de kesin olarak kabullenemeyip, bu hususta şüphe etmesi, ona tabi olup olmamak noktasında tereddüte düşmesidir. Çünkü istenen Allah Rasülünün, Rabbinden getirdiklerinin hiçbir şüphenin sözkonusu olmayan bir hak olduğuna dair kesin kanaat sahibi olmak ve inanmaktır. Allah Rasülünün getirdikleriine tabi olmak hususunda tereddüde düşen yahut ta hakkın bunun dışında olabileceğini kabul eden bir kimse şüphe ve zan küfrü ile kafir olur.
    Bir kimse bu küfür türlerinden birisi üzere öldüğü takdirde, ebedi olarak cehennemde kalmasını ve bütün amellerinin boşa çıkmasını gerektirir. Nitekim yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
    "Gerçek şu ki; ister kitab ehlinden olsun, isler müşriklerden olsun. O kafir olanlar cehennem ateşindedirler. Orada ebedi kalıcıdırlar. Yaratılanların en kötüleri de işte bunlardır." (el-Beyyine. 98/6)
    Yine yüce Allah bir başka yerde şöyle buyurmaktadır: "Sana ve senden öncekilere vahyolundu ki: Eğer şirk koşarsan, andolsun ki amelin boşa çıkar ve muhakkak zarar edenlerden olursun. " (ez-Zümer, 39/65)
    B- Dinden Çıkartmayan ve Amelî Küfür Diye de Adlandırılan "Küçük Küfür":
    Şarî' bu tür küfür hakkında azarlamak ve tehdit etmek maksadıyla "küfür" lafzını kullanmıştır. Bu gibi davranışlar ise cehennem ateşinde ebedi kalmamak üzere ilahi tehdidi hakettiren, gerektiren büyük günahlardandır. Bütün masiyetler bunun kapsamına girer, çünkü bütün masiyetler küfrün hasletlerindendir. Ancak bu küfürden kasıt imanın zıttı olan küfür değildir. Buna verilebilecek misallerin bazıları:
    Müslüman kimse ile çarpışmak, Allah'tan başkası adına yemin etmek, inkar ederek değil, cezayı hakettiğini de kabul etmekle birlikte isyan etmek suretiyle Allah'ın indirdiklerinden başkası ile hükmetmek, kahinlere gitmek ve onları doğrulamak, kadına arkadan yaklaşmak, mü'minin mü'min kardeşine ey kafir demesi ve daha başka küçük küfür şekilleri gibi... Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Eğer mü'minlerden iki taife birbirleriyle çarpışırlarsa, siz o ikisinin arasını bulup barıştırın." (el-Hucurat, 49/9)
    Peygamber -sallalluhu aleyhi ve sellem- de şöyle buyurmuştur: "Mü'mine sövmek fasıklık, onunla çarpışmak küfürdür." (Buharî ve Müslim) Yine Peygamber şöyle buyurmuştur; "Benden sonra biriniz diğermin boynunu vuracak şekilde kafirler olarak gerisin geri dönmeyin." (Buharî ve Müslim)
    Yine Peygamber şöyle buyurmaktadır: "Kim Allah'tan başkası adına yemin ederse, şirk koşmuş ya da kafir olmuş olur."
    Yine Peygamber şöyle buyurmaktadır: "Zina eden kişi zina ettiğinde mü'min olarak zina etmez. Hırsızlık yapan kimse, hırsızlık yaptığında mü'min olarak hırsızlık yapmaz. İçki içen kişi içki içtiğinde mü'min olarak içki içmez. Tevbe de bundan sonra arzedilmiş haldedir." (Buharî ve Müslim)
 
DİPNOTLAR
(1) "Kesin olarak müslüman olduğu sabit olan kimsenin bu müslümanlığı şüphe ile ortadan kalkmaz." şeklindeki selefi kaidenin ışığında selef-i salih'imiz hareket etmiş ve bu bakımdan insanları tekfir etmekten insanlar arasında en uzak kimseler olagelmişlerdir. Bundan dolayı Ali b. Ebi Talib (r.a)'a Nehrevan'lılar (Hariciler) hakkında, Onlar kafir midir diye sorulduğunda, o: Küfürden kaçtılar diye cevab vermiştir. Peki onlar münafık mıdırlar diye sorulunca, bu sefer: Münafıklar Allah'ı ancak pek az zikrederler. Bunlar ise sabah akşam durmadan Allah'ı zikrederler. Onlar ancak bize karşı başkaldırmış kardeşlerimizdir. (Beyhakî, es-Sünenu'l-Kübra, VIII, 173.)
    Tekfir hususunda türü ile şahsı birbirinden ayırdetmemiz son derece gerekli bir şeydir. Şöyle ki küfür olan herbir şey dolayısıyla muayyen bir şahıs tekfir edilecek diye bir şey yoktur. Bir sözün bir küfür olduğuna hüküm vermek ile o sözü söyleyen kimsenin kafir olduğuna hükmetmek arasında fark gözetmek gerekir. Mesela yüce Allah'ın heryerde olduğunu söylemek küfürdür. Allah'ın sözünün mahluk olduğunu söylemek küfürdür. İlahi sıfatları kabul etmemek küfürdür... Bu gibi hususlar hakkında hüküm vermek tür ya da söz hakkında hüküm vermek kabilindendir. Ancak durum muayyen bir kişi ile alakalı olunca, işte o vakit durmak ve o kimseye soru sorup, onunla tartışmadan önce aleyhine küfür hükmünü vermemek gerekir. Zira böyle bir kimseye göre bu husustaki hadis sabit olmamış olabilir, yahut te'vilci bir kimse olabilir. Nassları anlayamayan bir kimse olabilir, cahil bir kimse olabilir. Tartışmadan sonra şüphe ortadan kalkar ve ona karşı delil ortaya konulacak olursa, artık bundan sonra durum farklı bir hal alır. Zira te'vil eden kimse ile cahil kimsenin hükmü, inad eden ve bilerek günaha yönelen kimsenin hükmü ile aynı değildir.
    Şeyhu'l-İslam İbn Teymiye -Allah'ın rahmeti üzerine olsun- şöyle demektedir: "Buna göre te'vil eden cahil kimse ile mazereti kabul edilebilir bir kimsenin hükmü hiçbir zaman inatçı ve bile bile inkar edenin hükmü gibi değildir. Aksine yüce Allah bunların herbirisini ayrı bir şekilde değerlendirmiştir." (Mecmuatu'r-Resail ve'l-Mesail, V, 382) Yine şöyle demektedir: "Bu husus bilindiğine göre bu cahillerden ve benzerlerinden muayyen bir kimsenin kafirlerle birlikte olduğu anlamında hüküm vermek suretiyle tekfir edilmesi, bunlardan herhangi birisine onların Allah Rasülüne muhalefet ettikleri açıkça belirtilerek risaletin delili ile onlara karşı delil ortaya konulmadıkça, böyle bir işe kalkışmak caiz değildir. Böyle bir söz söylemenin küfür olduğunda şüphe bulunmasa dahi bu böyledir. İşte muayyen birtakım kimselerin tekfir edilmesi ile ilgili olarak herkes hakkında bu söz aynen bu şekilde geçerlidir." (Mecmuatu'r-Resail ve'l-Mesail, III, 348)
    Bu hususu öğrendiğimize göre cahil ve benzeri muayyen kimselerin tekfir edilmesi onlara karşı delil ortaya konulmadıkça caiz değildir. Ortaya konulacak delilin de onların anlayabilecekleri bir seviyede olması gerekir. Delilleri ve belgeleri kavrayabilecek hale gelinceye kadar onların akli seviyeleri gerektiği gibi gözönünde bulundurulur.
    Özetle söyleyecek olursak, icma ile küfür olduğu kabul edilen bir söz hakkında bu mutlak olarak bir küfürdür, denilir. Ancak bu sözü söyleyen herkesin kafir olduğunu söyleyerek hüküm vermeyi gerektirmez; ta ki o kimse hakkında kafir olduğunu söylemenin şartları sabit olup, bunun önündeki engeller ortada kalmayıncaya kadar. İlim adamlarından sahih olarak gelen, onların kıble ehlini tekfir etmedikleri şeklindeki rivayetler ise işlediği bid'ati küfre götüren türden olmayan kimseler hakkında yorumlanır. Çünkü onlar bid'ati küfre götüren türden olan kimsenin tekfir edileceğini ittifakla kabul etmişlerdir. 
(2) el-Elbanî, Sahih-u Sünen-i Ebî Davud.
(3) Münafıklık da itikadi nifak ve amel-i nifak olmak üzere iki türlüdür. 
İtikadi münafıklık yahut büyük münafıklık kalbinde küfrü gizleyen ve dil ve azaları ile imanı açığa vuran kimseninkidir. Bu şekilde münafıklık eden bir kimse cehennem ateşinin en derin yerindedir. Peygamber'in Allah'tan getirdiklerini, kısmen ya da tamamen yalanlayan, rasûlü yahut onun getirdiklerinin bir kısmını yalanlayan yahut rasulün dininin zafer kazanmasından hoşlanmayan kimsenin durumu ve buna benzer diğer küfrü gerektiren amelleri içinde gizleyenin durumu gibi. 
Amelî münafıklık yahut küçük münafıklık ise şeriata aykırı olacak şekilde bir kimsenin yaptığı iştir. Bu işi yapan bir kimse dinin dışına çıkmaz. Mesela konuştuğu zaman yalan söyleyen, söz verdiği zaman yerine getirmeyen, kendisine emanet verildiği zaman hainlik eden, tartıştığı zaman işi çığırından çıkartan, sözleştiği zaman sözünde durmayan kimsenin tutumu gibi. 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol