ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣﻤﻦ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢ
Kur'an ve Sünnet

SELEF'İN TANIMI

SELEF'İN TANIMI

 
    Sözlük Anlamı: Selef geçen, önceden geçip giden demektir. Aynı zamanda önceden geçip gitmiş cemaat yahut yaşayışları itibariyle ya da yürüyüşlerinde önden giden topluluk anlamındadır.
    Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Nihayet onlar bizi gazablandırınca, kendilerinden intikam aldık. Hemen onları topluca suda boğduk. Böylece onları sonra gelenler için bir selef (geçmiş topluluk) ve bir örnek kıldık. " (ez-Zuhruf, 43/55-56)
    Yani onların amelleri gibi amelde bulunanlardan önce geçmiş selef kıldık. Bu ise onlardan sonra gelenler, onlardan ibret alsınlar ve başkaları onların bu durumlarından öğüt alsın diyedir.
    Selef: "Yaş ve fazilet itibariyle kişiden daha ileri mertebede bulunan, ondan önce gelip geçmiş ataları ve akrabaları demektir... İşte bundan dolayı tabiîlerin ilk nesline de selef-i salih adı verilmiştir."(1)
    Terim olarak tanımına gelince:
    İtikad alimleri tarafından "selef" lafzı mutlak olarak kullanıldığı takdirde ashab yahut ashab ve tabiîn yahut ashab, tabiîn ve onlara uyan, imamlıkları, faziletleri, sünnete uyuşları, bu husustaki önderlikleri, bid'atten sakınmak ve ondan çekinmek özellikleri kabul edilmiş önder imamlar arasından onlara uyanlar ile imam oldukları dindeki durumlarının önemi hususunda da ümmetin ittifak ettiği kimseler kastedilir. Bundan dolayı ilk nesle "selef-i salih" denilmiştir.
    Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Kim kendisine doğru yol apaçık belli olduktan sonra peygambere karşı gelir, mü'minlerin yolundan başkasına uyup giderse, onu döndüğü o yolda bırakır ve cehenneme atarız. O ne kötü bir dönüş yeridir!" (en-Nisa, 4/115)
    Yine yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "İleriye geçen muhacir ve ensar ile onlara güzellikle uyanlardan Allah razı olmuştur. Onlar da O'ndan hoşnut olmuşlardır. Bunlar için orada ebediyyen kalmak üzere altından ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte buu en büyük kurtuluştur." (et-Tevbe, 9/100)
    Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- de şöyle buyurmuştur: "İnsanların en hayırlısı benim çağdaşlarımdır. Sonra onlardan sonra gelenler, sonra da onlardan sonra gelenler." (Buharî ve Müslim)
    Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- ile ashab'ı ve onlara güzel bir şekilde uyanlar bu ümmetin selefidirler. Rasülullah -sallallahu aleyhi ve selle m-'ın  ashabının ve onlara güzel bir şekilde uyanların davet ettiği şeyin benzerine davet eden herkes de selef'in yolu üzerindedir.
    Bu konuda bir zaman sınırlamasına gitmek şart değildir. Aksine şart akide, ahkam ve yaşayış itibariyle kitab ve sünnete selef'in anlayışı ile uygunluktur. Kitab ve sünnete uygun düşen herkes selef'e tabi olan kimselerdendir. İsterse zaman ve mekan itibariyle kişi ile onlar arasında bir uzaklık bulunsun. Onlara muhalefet eden ise onlar arasında yaşamış olsa dahi onlardan değildir.
    Selef-i salih'in önderi Rasûlullah -sallahu aleyhi ve sellem-'dır. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Muhammed Allah'ın Rasülüdür. Onunla birlikte olanlar kafirlere karşı sert ve katı, kendi aralarında merhametlidirler. Sen onları rüku ediciler ve secde ediciler, Allah'tan bir lütuf ve rıza isteyenler olarak görürsün. Secde izinden nişanları yüzlerindedir." (el-Feth, 48/29)
    Yüce Allah kendisine itaat ile Rasûlüne itaati bir arada söz konuşu etmiş ve şöyle buyurmuştur: "Kim Allah'a ve Rasulüne itaat ederse, işte onlar Allah'ın kendilerine nimetler verdiği peygamberler, siddiyklar, şehidler ve salihlerle birliktedirler. Onlar ne iyi arkadaştırlar!" (en-Nisa, 4/69)
    Yine yüce Allah Rasulüne itaati kendisine itaat olarak değerlendirmiş ve şöyle buyurmuştur: "Peygambere itaat eden gerçekle Allah'a itaat etmiş olur. Kim de yüz çevirirse, zaten biz seni onların üzerine bir koruyucu göndermedik. " (en-Nisa, 4/80)
    Yüce Allah Rasule itaat etmemenin amelleri iptal edip, boşa çıkartacağıni haber vermek üzere şöyle buyurmaktadır: "Ey iman edenler! Allah'a itaat edin, Rasule itaat edin, amellerinizi de boşa çıkarmayın." (Muhammed, 47/33)
    Yine yüce Rabbimiz bize peygamlerinin emrine muhalefet etmeyi yasaklayarak şöyle buyurmaktadır: "Kim de Allah'a ve Rasulüne isyan eder, sınırlarını aşarsa, onu da orada ebedi kalmak üzere bir ateşe koyar. Üstelik onun için küçültücü bir azab da vardır. " (en-Nisa, 4/14)
    Yüce Allah bizlere peygamlerinin bize emrettiğini alıp, bize yasakladığı şeyleri terketmemizi de emretmektedir: "Hem peygamber size ne verdi ise onu alın, neyi yasak etti ise de sakının. Allah'tan korkun çünkü Allah azabı çok çetin olandır." (el-Haşr: 7/59)
    Ayrıca yüce Allah bizlere Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'ı hayatımızın bütün hususlarında hakem kılmayı ve onun hükmüne başvurmayı emretmekte ve şöyle buyurmaktadır: "Hayır, Rabbine andolsun ki aralarında çıkan anlaşmazlıklarda seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükümden dolayı içlerinde hiçbir sıkıntı duymadan tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar." (en-Nisa, 4/65)
    Yüce Allah bizlere Peygamberinin en mükemmel, en güzel örnek ve uyulacak en mükemmel şahsiyet okluğunu bildirmiştir. Kendisine uyulması ve izinden gidilmesi gereken odur. İşte yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Andolsun ki sizin için Allah'ı ve ahiret gününü ümit eden ve Allah'ı çokça anan kimseler için Rasulullahta güzel bir örnek vardır." (el-Ahzab, 33/21) Yüce Allah kendi rızasını, Rasulünün rızası ile birlikte zikrederek şöyle buyurmaktadır: "Halbuki daha doğru olan Allah'ı ve Rasülünü hoşnut etmeleridir. Eğer mü'min iseler." (et-Tevbe, 9/62)
    Yüce Allah Rasulünün peşinden gitmeyi, kendisinin sevgisine mazhar olmanın alameti olarak değerlendirmiştir: "De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah günahları bağışlayandır, rahimdir. " (Al-i İmran, 3/31)
    İşte bundan dolayı selef-i salih herhangi bir hususta anlaşmazlığa düştükleri vakit başvurdukları kaynak Allah'ın kitabı ve Rasulünün sünneti idi. Tıpkı yüce Allah'ın şu buyruğunda olduğu gibi: "Eğer Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsanız, herhangi bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz, onu, Allah'a ve Rasülüne götürünüz. Bu hem daha hayırlı, hem de sonuç itibariyle daha güzeldir." (en-Nisa, 4/59)
    Rasulutlah -sallallahu aleyhi ve sellem-'den sonra selefin en faziletlileri elbetteki dinlerini ondan samimiyet ve ihlas ile öğrenmiş bulunan ashab-ı kiram'dır. Nitekim yüce Allah aziz kitabı Kur'an-ı Kerîm'de onları şöylece nitelendirmektedir: "Mü'minler arasında Allah'a içerdikleri sözde içtenlikle sebat eden nice yiğitler vardır. Onlardan kimisi adağını yerine getirdi, kimisi de beklemektedir. Onlar hiçbir şeyi değiştirmemişlerdir." (el-Ahzah, 33/23.)
    Daha sonra da Rasulullah -sallallabu aleyhi ve sellem-'ın haklarında şöyle buyurduğu faziletli kılınan ilk nesiller arasında onların peşinden gelenler gelir: "İnsanların en hayırlısı benim çağdaşlarımdır. Sonra onlardan sonra gelenler, sonra onlardan sonra gelenler. " (Buhari ve Müslim)
    Bundan dolayı ashaba ve tabiîne uymak başkalarına göre daha uygundur. Buna sebeb ise imanlarındaki sadakatleri, ibadetlerindeki ihlaslarıdır. Onlar akidenin koruyucuları, şeriatın bekçileridir. Gereğince söz ve davranışlarıyla amel edenlerdir. Bundan dolayı yüce Allah dinini yaymak, Peygamberinin sünnetini tebliğ etmek için onları seçmiştir. Peygamber -sallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur: "Ümmetim yetmişüç fırkaya ayrılacaktır. Hepsi ateştedir, bir tanesi müstesna." O kimlerdir, ey Allah'ın Rasulü? diye sordular. O da: "Benim ve ashabımın üzerinde bulunduğu yoldur" diye buyurdu. (2)
    Sonraki asırlarda selef-i salihe uyan ve onların yollarını izleyen kimseye de hem onlara nisbet etmek, hem de böyle bir kimse ile selefin yoluna muhalefet ederek onların yolundan başkasına uyanlardan ayırdetmek maksadıyla "selefi" denilir.
    Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Kim kendisine doğru yol apaçık belli olduktan sonra peygambere karşı gelir, mü'minlerin yolundan başkasına uyup giderse, onu döndüğü o yolda, bırakır ve cehenneme atarız. O ne kötü bir dönüş yeridir!" (en-Nisa, 4/115) 
    Her müslüman onlara mensub olmaktan sadece iftihar eder.
    "Selefîlik (es-selefiye)" lafzı artık İslam'ı algılamak, anlamak ve uygulamak hususunda selef-i salih'in izlediği yolun özel ismi haline gelmiştir. Buna göre selefilik kavramı Allah'ın kitabına ve Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'ın sünneti diye sabit olan hususlara selefin anlayışına uygun olarak, tam anlamıyla sımsıkı sarılan kimseler hakkında kullanılır.
 
DİPNOTLAR
(1) Tacu'l-Arus, Lisanu'l-Arab ve el-Kamusu'l-Muhît sözlükleri "sin, lâm ve fe" maddesine bakınız.
(2) el-Elbanî, Sahih-u Süneni't-Tirmizî
 

 





 SELEF-İ SALİH'İN AKİDESİ ile İLGİLİ TE'LİFLER:
    Ehl-i sünnet ve'l-cemaat'in eşsiz ilim adamları selef akidesine dair pekçok eser yazmış, bu akidenin esaslarına dair kaideleri ortaya koymaya itina göstermiş, kitab ve sünnetten onlara dair deliller getirmiş, bid'at ehlinin görüşlerini reddedip, onların yanlışlıklarını açığa çıkarmış, hak ile batıla karşı durmuş, cehalete karşı ilim ile, bid'ate karşı sünnet ile çıkmışlar, bid'at ehlinin ellerindeki silahlarını almışlar, hakkı üstün kılıp, batılı çürütmüşlerdir. Bütün bunları ise ancak dini korumak maksadı ile yapmışlardır.
    Burada şu "veciz: özlü" eseri hazırlarken başvurduğum eserlerden bir bölümünü kaydetmem faydalı olacaktır ta ki -değerli müslüman kardeşim- akiden ile ilgili ilim ve basiret sahibi olasın, bu akidenin -selef-i salih akidesinin- esas olduğunu ve sonraki asırlarda karşı karşıya kaldığı tahrif ve değişiklikleri bilesin. Bu değişiklikler selef-i salihimizin -ashab, tabîin ve onlara güzel bir şekilde uyanların- şeriat sahibi ve bu büyük dinin Rasülünden almış oldukları akideye sonradan girmiş hususlardır.
    Ümmetin ilim adamlarından çok sayıda kimseler eserlerinde selef-i salih'in akidesini açıklamış bulunmaktadır. Bunların hepsini zikretmek için değil de örnek olmak üzere bir kısmını kaydedelim:
1. Ahmed b. Hanbel (v. 241 h.), Kitabu's-Sünne.
2. Abdullah b. Ahmed b. Hanbel (v. 290 h.), Kitabu's-Sünne.
3. Ebu Bekr Ahmed b. Yezid el-Hallal (v. 211 h.), Kitabu's-Sünne.
4. Hafız Ebu Bekr b. Ebi Asım (v. 287 h.), Kitabu's-Sünne.
5. Muhammed b. Naşr el-Mervezî (v. 294 h.), Kitabu's-Sünne.
6. İmam Hasen b. Ali el-Berbeharî (v. 329 h.), Şerhu's-Sünne.
7. İmam Hüseyin b. Mes'ud el-Beğavî (v. 436 h.), Şerhu's-Sünne.
8. İmam Ebu Bekr Muhammed b. el-Hüseyin el-Acurrî (v. 360 h.),
9. İmam Ebu Hatim er-Razî (v. 327 h.), Kilabu Asli's-Sünneti ve'tikadi'd-Din.
10. İmam Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberî (v. 310 h.), Sarihu's- Sünne.
11. Ebu Hafs Ömer b. Ahmed b. Osman b. Şahin (v. 279 h,), Şerhu Mezahibi Ehli's-Sünneti ve Marifetu Şeraii'd-Dinî ve'Temessuki bi's-Sünen.
12. İmam İbn Ebi Zemeneyn el-Endelusî (v. 399 h.), Usulu's- Sünne.
13. İmam Hafız Ali b. Ömer ed-Darakutnî (v. 385 h.), Kitabu'n-Nuzul; Kitabu's-Sıfat ve Kitabur -Ru'ye.
14. İmam Ebu Bekr Muhammed b. İshak b. Huzeyme (v. 311 h.), Kitabu'l-Tevhid ve İsbatu Sıfati'r-Rabbi Azze ve Celle.
15. Abdullah b. Ebi Zeyd el-Kayrevanî (v. 386 h.), Mukaddimetu İbn Ebi Zeyd el-Kayrevanî fi'l-Akide.
16. İmam Ebu Abdullah b. Batta el-Ukberî el-Hanbelî (v. 387 h.), el-İbânetu an Şeriati'l-Fırkati'l-Naciyeti ve Mucanebetu'l-Fıraki'l-Mezmuneti.
17.İmam Ebu Bekr el-İsmailî (v. 371 h.), İ'tikadu Eimmeti'l-Hadis.
18. İmam Ebu'l-Hasen el-Eş'arî (v. 320 h.), el-İbane an Usuli'd-Diyane; Risaletun ila Ehli's-Suğur ve Makalatu'l-İslamiyyîn.
19. İmam Ebu Osman İsmail b. Abdi'r-Rahman es-Sabunî (v. 449 h.), Akidetu's-Selefî Eshabi'l-Hadîs.
20. İmam Ebu Ali el-Hasen b. Ahmed b. el-Benna el-Hanbelî el-Bağdadî (v. 471 h.), el-Muhtaru fi Usuli's-Sünne.
21. İmam Ebu'l-Kasım Hibetullah b. el-Hasen b. Mansur et-Taberîel-Lalekaî (v. 418 h.), Şerhu Usuli İ'tikadi Ehli's-Sünneti ve'l-Cemaati.
22. Ebu İsmail el-Herevî (v. 481 h.), Kitabu'l-Erbain fi Delaili't-Tevhid.
23. Ebu'ş-Çeyh el-Isfahanî (v. 369) h.), Kitabu'l-Azama.
24. Ebu Bekr Ahmed b. el-Hüseyn el-Beyhakî (v. 458 h.), el-İ'tikadu ve'l-Hidaye.
25. Ebu'l-Kasım İsmail b. Muhammed et-Temimî el-İsfahanî (v. 535 h.), el Huccetu fi Beyani'l-Mahacceti ve Şerhu Akideti Ehli's-Sünneti.
26. İmam Ahmed b. Muhammed b. Selame Ebu Cafer et-Tahavî el-Ezdî el-Hanefî (v. 321 h.), el-Akidelu't-Tahâviye.
27. İmam Muvaffaku'd-Din Ebu Muhammed Abdullah b. Kudame el- Makdisî (v, 620 h.), Lum'atu'l-İtikadi'l-Hadî ila Sebili'r-Reşad.
28. İmam Ebu Muhammed Abdullah b. Yusuf el-Cuveynî (v. 438 h.), en-Nasihatu fi Sıfati'r-Rabbi Celle ve Ala.
29. İmam Ebu Abdullah Muhammed b. İsmail el-Buharî (v. 256 h.), Kitabu't-Tevhid.
30. İmam Muhammed b. İshak b. Mende (v. 395 h.), Kitabu't-Tevhid ve Marifeti Esmaillahi ve Sıfatihi.
31. İmam Ebu Ubeyd el-Kasım b. Sellam (v. 224 h,), Kitabu'l-İman.
32. Hafız Muhammed b. Yahya b. Ömer el-Adenî (v. 243 h.), Kitabu'l-İman.
33. Hafız Ebu Bekr b. Muhammed b. Ebi Şeybe (v. 235 h.), Kitabu'l-İman.
34. Hafız Muhammed b. İshak b. Mende (v. 395 h.), Kitabu'l-İman.
35. el-Hafız Ebu Abdullah el-Halimî el-Buharî (v. 403 h.), Şuabu'l- İman.
36. Kadı Ebu Ya'la (v. 458 h.), Mesâilu'l-İman.
37. İmam Hafız İbn Mende (v. 359 h.), er-Reddu ale'l-Cehmiyye.
38. İmam Osman h. Said ed-Darımî (v. 280 h.) er-Reddu ale'l-Cehmiyye.
39. İmam Ahmed b. Hambel (v. 241 h.), er-Reddu ale'l-Cehmiyyeti ve'z-Zenadika.
40. İmam Hafız Ebu Naşr Ubeydullah b. Sad es-Seczî (v. 444 h.), er-Raddu ala men Enkera'l-Harfe ve's-Savt.
41. İmam Ebu Muhammed Abdullah b. Müslim b. Kuteybe ed-Dineverî (v. 276 h.), el-İhtilafu fi'l-Lafzi ve'r-Raddu ale'l-Cehmiyeti ve'l-Müşebbibeti.
42. İmam Buharî (v. 256 h.), Halku Ef'ali'l-İbadi ve'r-Raddu ale 'l-Cehmiyeti ve Ashabi't-Ta'til.
43. Hafız Ebu'l-Fadl Muhammed b. Tahir el-Makdısî el-Maruf -bi. İbni'l-Kayseranî- (v. 507 h.), Mes'eletu'l-Uluvvi ve'n-Nuzuli fi'l-Hadis.
44. İmam ez-Zehebî (v. 748 h.), el-Uluvv li'l-Aliyyi'l-Azim ve İdahu Sahihi'l-Abbari min Sakimiba ile el-Erbain fi Sıfa-ti Rabbi'l-Alemin.
45. Hafız Muhammed b. Osman b. Ebi Şeybe el-Absî (v. 297 h.), Kitabu'l-Arşi ve ma Ruvi'ye fih.
46. İmam Muvaffaku'd-Din İbn Kudame el-Makdisî (v. 620 h.), İsbatu Sıfati'l-Uluvv.
47. İmam Zeynu'd-Din Mer'î b. Yusuf el-Kermî el-Makdisî el-Hanbelî (v. 1033 h.), Ekavilu's-Sikat fi Te'vili'l-Esmai ve's-Sıfat.
48. İmam Beyhakî (v. 458 h.), Kitabu'l-Esmai ve's-Sıfat, el-Ba'su ve'n-Nuşûr ile İsbatu Azabi'l-Kabr.
49. İmam Ebu Bekr el-Acurrî (v. 360 h.), el-Tasdiku bi'n-Nazari ilallahi Teala fi'l-Ahireti.
50. İmam Alau'd-Din b. el-Attar (v. 724 h.), el-İtikadu'l-Halisu mine'ş-Şekkî ve'l-İntikad.
51. İmam Abdu'l-Bakî el-Nevahilî el-Hanbelî (v. 1071 h.), el-Uyunuve'l-Eser fi Akaidi Ehli'l-Eser.
52. İmam Muhammed b. Ali es-Şevkanî (v. 1250 h.), el-Tuhfetu fi Mezahibi's-Selef.
53. Muhammed Sıddik Han el-Kannûcî (v. 1307 h.), Kutûfu's-Simar fiBeyani Akideti Ehli'l-Eser ile ed-Dinu'l-Hâlis.
54. Allame Muhammed b. Ahmed es-Sefarînî (v. 1188 h.), Levamiu'l-Envari'l-Behiyye ve Sevatiu'l-Esrari'l-Eseriyye ile Levaihu'l-Envari's-Seniyye ve Levakihu'l-Efkari's-Sünniyye Şerhu Kasideti Ebi Davud el -Haiyye.
55. İmam Ahmed b. Ali el-Makrizî (v. 845 h.), Tecridu't-Tevhidi el-Mufid.
56. Ayrıca, Ehl-i sünnet'e mensub iki kişinin dahi hakkında farklı kanaat belirtmediği, akaid ilmindeki te'lifin atlısı Şeyhu'l-İslam İbn Teymiye (v. 728 h.) bu ilmi tertib etmiş, esas kaidelerini, yöntemlerini ortaya koymuş birisi olup, bu hususta pekçok eser vermiştir. Bunların bazıları:
Minhacu's-Sünneti'n-Nebeviyye, Der'u Tearuzi'l-Akli ve'n-Nakl, Buğ'yetu'l-Mürtad fi Reddi ale'l-Mütefelsifeti ve Ehli'l-İlhad, İktidau's-Sırati'l-Müstakim li Muhalefeti Ashabi'l-Cahîm, es-Sarimu'l-Meslûl ala Şatimi'r-Rasûl, Kitabu'l-İman, er-Risaletu't-Tedmuriyye, Kaidetun Celiyye fi't-Tevessüli ve'l-Vesile, er-Reddu ale'l-Mantıkiyyin, el-Akidetu'l-Vasıtiyye, el-Akidetu'l-Hameviyye, er-Risaletu't-Tis'iniyye, Beyanu Telbisi'l-Cehmiyye, en-Nubuvvât, Şerhu'l-Akideti'l-İsfehaniyye, Şerhu Hadisi'n-Nuzûl.
    Ayrıca te'liflerinin çoğunun biraraya getirildiği büyükçe otuzyedi cilt teşkil eden ve önemli çoğunluğu akaid bahislerini ele alan Mecmuu'l-Fetâvâ adlı eseri.
57. Birinci süvarinin öğrencisi, te'lifin ikinci atlısı olan ikinci Şeyhu'l-İslam, Rabbani ilim adamı, sapık fırkalara red alanında güzel gayretleri bulunan İbnu'l-Kayyim el-Cevziyye (v. 752 h.)'nin bu alandaki bazı eserleri:
    es-Savaiku'l-Mursele ale'l-Cehmiyyeti ve'l-Muattile, İctimau'l-Cuyuşi'l-İslamiyye ala Ğazvi'l-Muattileti ve'l-Cehmiyye, el-Kasidetu'n-Nuniyye, Şifau'l-Alil fi Mesaili'l-Kadai ve'l-Kaderi vel-Hikmeti ve't-Ta'lil, Tariku'l-Hicreteyn ve Babu's-Saadeteyn... ve buna benzer değerli diğer eserleri.
    Sözünü ettiğimiz bütün te'lifler ve eserler yüce Allah'a hamdolsun ki basılıdır. Sözünü etmediğimiz ve kimisi basılı, kimisi henüz yazma olan daha pekçok eser de vardır.
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol