ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣﻤﻦ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢ
Kur'an ve Sünnet

Tüm Rasullar'ın Gönderiliş Gayesi

Tüm Rasulları'ın Gönderiliş Gayesi
 
  
   
 
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
 
"Andolsun ki biz her ümmete 'Yalnız Allah'a ibadet edin ve taguttan sakının.' diye (tebliğ etmesi için) bir rasul gönderdik. Allah içlerinden kimini doğru yola eriştirdi, kimine de sapıklık hak oldu. Yeryüzünde gezin de yalanlayanların sonlarının nasıl olduğunu görün. " (Nahl: 16/36)
 
Bu ayette yer alan "tağut" kelimesi; haddi aşmak manasına gelen "tuğyan" sözcüğünden türemiştir.
 
Ömer b. Hattab (r.a.) şöyle diyor: 
 
"Tağut; şeytan demektir." (Ömer (r.a.) der ki: "Cibt; sihir ve büyü demektir. Tağut da; şeytandır." Hafız (r.h.) der ki: "Tağut şeytandır. Çünkü cahiliyenin sürdürdüğü her türlü şerri kapsar. Örneğin; putperestlik, tağutların huzurunda mahkeme olmak, onlar sayesinde zafer istemek gibi." Nitekim bunu İbni Cerir (r.h.) de rivayet etmiştir. (İbni Kesir Tefsiri)
 
Cabir (r.a.) da şöyle diyor:
 
"Tağut: Şeytanın kendilerine inip telkinde bulunduğu kahinlerdir."
 
Yukarıdaki her iki rivayet de İbni Ebu Hatim'den yapılmıştır.
 
İmam Malik (r.h.) tağutu şöyle tanımlamıştır:
 
"Allah'tan (c.c.) başka kendisine kulluk edilen herşey tağuttur"
 
Ben de derim ki: 
 
"Bu anlatılanlar, tağutun bütününü değil, sadece bazı yönlerini içeren tanımlardır. 
 
En iyi ve en kapsamlı tanımı Allame İbni Kayyım (r.h.) yapmıştır:
 
"Tağut; kulun kendisi sayesinde haddi aştığı her ma'bud, uyulan her sistem ve itaat olunan her şeydir. Her kavmin ya da toplumun tağutu; Allah (c.c.) ve Rasulü'nden başka kendisine muhakeme olunan, Allah'ın (c.c.) dışında kendisine ibadet edilip, körü körüne tabi olunan, insanları Allah'ın (c.c.) emirlerinden başka şeylere çağıran, Allah'ın kendisine itaat edilmesini yasakladığı her şeydir.İşte bunlar alemi peşinden sürükleyen tağutlardır. Tağut kapsamına giren şeyler konusunda dikkatle düşünülecek olursa halkın büyük bir çoğunluğundan Allah (c.c.) ve Rasulüne (s.a.v.) itaatten yüzçevirip tağutlara itaat ettikleri, onlara kul oldukları görülür."
 
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
 
"Andolsun ki biz her ümmete 'Yalnız Allah'a ibadet edin ve tağuttan sakının.' diye (tebliğ etmesi için) bir rasul gönderdik..." (Nahl: 16/36)
 
Bu ayette Allah (c.c), her topluma bir rasul gönderdiğini ve onlara bir tek Allah'a (c.c.) kulluk etmelerini, başka varlıklara kulluk etmekten uzak durup, onları terk etmelerini emrettiği haber veriyor.
 
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
 
"... O halde kim tağutu inkar edip Allah'a inanırsa, kopmayan, sağlam bir kulpa yapışmıştır..." (Bakara: 2/256)
 
İşte bu, "La ilahe illallah" kelimesinin manasıdır. "Urvetü'l-vuska" yani sağlam kulpdan kasıt budur.
 
Bütün rasuller insanları Allah'a (c.c.) ibadet etmeye çağırır, Allah'tan (c.c.) başkasına kulluk etmekten sakındırırlar. Allah (c.c.) çeşitli dönemlerde insanlara rasuller göndermiştir. Allah (c.c.) ademoğulları arasında şirkin ilk defa baş gösterdiği Nuh kavminden, son rasul olan Hz. Muhammed'e (s.a.v.) kadar her dönemde, yeryüzüne nebi ve rasuller göndermiştir. Peygamberlerin davetini doğu ve batıda insan ve cin herkes duymuş, hepsi de Rabbimizin şu ayetinde buyurduğu gerçeğe şahit olmuşlardır:
 
"Senden önce hiçbir rasul göndermedik ki ona, 'Benden başka ibadete layık ilah yoktur; şu halde bana kulluk edin' diye vahiyetmiş olmayalım." (Enbiya: 21/25)
 
  
   
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol