ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣﻤﻦ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢ
Kur'an ve Sünnet

İLİM





İlim!
 
 
İlim neye benzer?
 
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
 
“Allah’ın benimle göndermiş olduğu hidâyet ve ilim, yeryüzüne yağan bol yağmura benzer. Yağmurun yağdığı yerin bir bölümü verimli bir topraktır: Yağmur suyunu emer, bol çayır ve ot bitirir. Bir kısmı da suyu emmeyip üstünde tutan çorak bir yerdir. Allah burada biriken sudan insanları faydalandırır. Hem kendileri içer, hem de hayvanlarını sular ve ziraatlarını o su sayesinde yaparlar. Yağmurun yağdığı bir yer daha vardır ki, düz ve hiçbir bitki bitmeyen kaypak ve kaygan arazidir. Ne su tutar, ne de ot bitirir. İşte bu, Allah’ın dininde anlayışlı olan ve Allah’ın benimle gönderdiği hidâyet ve ilim kendisine fayda veren, onu hem öğrenen hem öğreten kimse ile, buna başını kaldırıp kulak vermeyen, Allah’ın benimle gönderdiği hidâyeti kabul etmeyen kimsenin benzeridir.”
[Buhârî, İlim 20]
 
 
2. İlim öğrenmek herkese farzdır
 
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
 
“İlim talep etmek / öğrenmek her Müslümana farzdır.”
[İbn Mace, Mukaddime, 17]
 
 
3. İlim öğrenen Allah yolundadır
 
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
 
“İlim tahsil etmek için yolculuğa çıkan kimse, evine dönünceye kadar Allah yolundadır.”
[Tirmizî, İlim 2]
 
 
4. İlim öğrenenden melekler hoşnut olur
 
Zirr İbni Hubeyş şöyle dedi;
Mestler üzerine nasıl mesh edileceğini sormak üzere Safvân İbni Assâl radıyallahu anh’ın yanına gitmiştim. Bana:
– Zirr! Niçin geldin? diye sordu. Ben de:
– İlim öğrenmek için, deyince şunları söyledi:
– Melekler, ilim öğrenenlerden hoşlandıkları için onlara kanat gererler. Ben de:
– Büyük ve küçük abdestten sonra mestler üzerine nasıl mesh edileceği kafamı kurcaladı. Sen de Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in ashâbından olduğun için, onun bu konuda bir şey söylediğini duydun mu diye sormaya geldim, dedim. Safvân:
– Evet, duydum. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile seferde bulunduğumuz zaman mestleri üç gün üç gece çıkarmamayı, büyük ve küçük abdest bozduktan, uyuduktan sonra bile mestlere meshetmeyi, ancak cünüp olunca mestleri çıkarmayı emrederdi, dedi.
– Onun sevgiye dair bir şey söylediğini duydun mu? diye sordum.
– Evet, duydum. Resûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem ile bir sefere çıkmıştık. Biz onun yanındayken bir bedevî kaba sesiyle:
– Muhammed! diye bağırdı.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'de onun sesine yakın bir sesle:
– “Gel bakalım” , dedi.
Bedevîye dönerek:
– Yazıklar olsun sana! Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in huzurunda bulunuyorsun. Kıs sesini! Yüksek sesle bağırmanı Allah yasakladı, dedim.
Bedevî:
– Vallahi sesimi kısmam, dedi ve Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e: Birilerini seven, ama onlarla beraber olacak kadar iyiliği bulunmayan kimse hakkında ne dersin? diye sordu.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
– “Bir kimse, kıyamet gününde, sevdikleriyle beraberdir.”
Safvân İbni Assâl sözüne devamla dedi ki:
– Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bu konuda uzun uzun konuştu. Hatta bir ara batı taraflarında bulunan bir kapıdan bahsetti. “Kapı yaya yürüyüşüyle kırk yıl veya yetmiş yıl (yahut râvinin hatırladığına göre süvari gidişiyle kırk veya yetmiş yıl)
genişliğindedir” , buyurdu.
Şamlı muhaddislerden Süfyân İbni Uyeyne şöyle dedi:
– Allah gökleri ve yeri yarattığı gün, bu kapıyı tövbe için açık olarak yaratmıştır. Güneş battığı yerden doğuncaya kadar o kapı kapanmayacaktır.
[Tirmizî, Daavât 98]
 
* “Güneş battığı yerden doğuncaya kadar o kapı kapanmayacaktır” ifadesiyle, kıyamet kopana kadar insanların tövbe edebileceği anlatılmak istenmiştir. Bu bir müjdedir. Allah Teâlâ’nın kullarına olan sevgi ve merhametinin sonsuzluğunu göstermektedir.
[Riyazüs Salihin Şerhi, Erkam Yay.]
 
 
5. İlim öğrenene bakanı Allah rızıklandırır
 
Enes radıyallahu anh şöyle dedi:
 
“Nebî sallallahu aleyhi ve sellem zamanında iki kardeş vardı. Bunlardan biri (ilim öğrenmek için) Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e gelir, diğeri de (geçimlerini temin için) çalışırdı. (Bir gün) çalışan kardeş, ötekini Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’e şikâyet etti. Peygamber aleyhisselâm da:
 
“Belki de sen, onun yüzünden iş buluyor, rızıklandırılıyorsun”
[Tirmizî, Zühd 33]
 

 
6. İlim Peygamberlerin mirasıdır
 
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
 
“Bir kimse, ilim elde etmek arzusuyla bir yola girerse, Allah o kişiye cennetin yolunu kolaylaştırır. Muhakkak melekler yaptığından hoşnut oldukları için ilim öğrenmek isteyen kimsenin üzerine kanatlarını gererler. Göklerde ve yerde bulunanlar, hatta suyun içindeki balıklar bile âlim kişiye Allah’tan mağfiret dilerler. Âlimin âbide karşı üstünlüğü, ayın diğer yıldızlara olan üstünlüğü gibidir. Şüphesiz ki âlimler, peygamberlerin vârisleridir. Peygamberler altın ve gümüşü miras bırakmazlar; sadece ilmi miras bırakırlar. O mirası alan kimse, bol nasip ve kısmet almış olur.”
[Ebû Dâvûd, İlim 1]
 
 
7. İlim tahsil edene Cennet yolu kolaylaşır
 
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
 
“Kim ilim tahsil etmek için bir yola girerse, Allah o kişiye cennetin yolunu kolaylaştırır.”
[Müslim, Zikr 39]
 
 
8. İlim tahsil ederken ölen kişi
 
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
 
“Bir kimse İslâm’ı ihyâ edip yaşatmak için ilim tahsil ederken ölürse, onunla peygamberler arasında sadece bir derece vardır”
[Dârimî, Mukaddime 32]
 
 
9. İlim tâlibi dışında dünya değersizdir
 
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
 
“Dünya ve onun içinde olan şeyler değersizdir. Sadece Allah’ı zikretmek ve O’na yaklaştıran şeylerle, ilim öğreten âlim ve öğrenmek isteyen öğrenci bundan müstesnadır.”
[Tirmizî, Zühd 14]
 
 
10. İlim verilen ve verilmeyen kimselerin durumu
 
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
 
“Haklarında yeminle söz söyleye bileceğim üç haslet vardır; iyi belleyiniz!
Sadaka vermekle kulun malı eksilmez.
Uğradığı haksızlığa sabredenin Allah şerefini arttırır.
Dilenme kapısını açan kimseye Allah, fakirlik kapısını açar. (Veya buna benzer bir cümle söyledi).
“ Yine size bir söz daha söyleyeceğim, onu da iyi belleyiniz ” dedi ve şöyle buyurdu:
“ Dünyada dört kısım insan vardır:
(Birincisi) Allah’ın kendisine mal ve ilim verdiği kimsedir. Bu kişi Allah’a karşı saygılı davranır, hısımlarını görüp gözetir, o maldaki Allah’ın hakkını yerine getirir. Bu, en üst derecedir.
( İkincisi) , Allah’ın kendisine ilim verip mal vermediği iyi niyetli kimsedir. O, iyi niyetle, “Eğer malım olsaydı ben de falan adam gibi davranırdım” der. Bu, iyi niyetinin karşılığını görür. İkisinin sevabı eşittir.
( Üçüncüsü ), Allah’ın mal verip ilim vermediği kimsedir. O bilgisizliği yüzünden malını gelişi güzel harcar, Allah’a karşı sorumlu davranmaz, hısımlarını görüp gözetmez, o malda Allah’ın hakkı olduğunu idrak etmez. Böylesi kişi, en kötü durumdadır.
( Dördüncüsü), Allah’ın ne mal ne de ilim verdiği kimsedir. Bu kişi der ki, “Eğer malım olsaydı, ben de falan gibi yer-içerdim”. Bu da niyetinin karşılığını görür. Binaenaleyh bu iki kişinin vebâli eşittir.”
[Tirmizî, Zühd 17]
 
 
11. İlmi dünyalık elde etmek için öğrenen kişi
 
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
 
“ Azîz ve celîl olan Allah’ın hoşnudluğunu kazanmaya yarayan bir ilmi, sırf dünyalık elde etmek için öğrenen kimse, kıyamet günü cennetin kokusunu bile alamaz. ”
[Ebû Dâvûd, İlim 12]
 
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
 
“Alimlere karşı böbürlenmek veya cahillerle münakaşa etmek veyahut halkın teveccühünü kendinize çevirmek için ilim öğrenmeyiniz. Kim böyle yaparsa. o kimse ateştedir.”
[İbni Mace, 259]
 
“Kıyamet günü hesabı ilk görülecek kişi, şehit düşmüş bir kimse olup huzura getirilir. Allah Teâlâ ona verdiği nimetleri hatırlatır, o da hatırlar ve bunlara kavuştuğunu itiraf eder. Allah ona:
– Peki, bunlara karşılık ne yaptın ? buyurur.
– Şehit düşünceye kadar senin uğrunda cihad ettim, diye cevap verir.
– Yalan söylüyorsun. Sen, “Yiğit adam” desinler diye savaştın, o da denildi, buyurur. Sonra emrolunur da o kişi yüzüstü cehenneme atılır. Bu defa ilim öğrenmiş, öğretmiş ve Kur‘an okumuş bir kişi huzura getirilir. Allah ona da verdiği nimetleri hatırlatır. O da hatırlar ve itiraf eder. Ona da:
– Peki, bu nimetlere karşılık ne yaptın ? diye sorar.
– İlim öğrendim, öğrettim ve senin rızân için Kur’an okudum, cevabını verir.
– Yalan söylüyorsun. Sen “âlim” desinler diye ilim öğrendin, “ne güzel okuyor” desinler diye Kur’an okudun. Bunlar da senin hakkında söylendi, buyurur. Sonra emrolunur o da yüzüstü cehenneme atılır.
(Daha sonra) Allah’ın kendisine her çeşit mal ve imkân verdiği bir kişi getirilir. Allah verdiği nimetleri ona da hatırlatır. Hatırlar ve itiraf eder.
– Peki ya sen bu nimetlere karşılık ne yaptın ? buyurur.
– Verilmesini sevdiğin, razı olduğun hiç bir yerden esirgemedim, sadece senin rızânı kazanmak için verdim, harcadım, der.
– Yalan söylüyorsun. Halbuki sen, bütün yaptıklarını “ne cömert adam” desinler diye yaptın. Bu da senin için zaten söylendi , buyurur. Emrolunur bu da yüzüstü cehenneme atılır.”
[Müslim, İmâre 152]
 
* Samimi bir niyete dayanmayan amel ve hareketler -ne kadar önemli ve faydalı gözükürse gözüksün- sonuçta azâb ve pişmanlıktan başka bir işe yaramaz. Şehitlik, âlimlik ve zenginlik gibi meziyet ve imkânları sırf gösteriş ve desinler uğruna kullananlar, ilâhî huzurda yalanlanarak yüzüstü cehenneme atılacaklardır. Bu demektir ki, dini istismar eden, onu dünya çıkarlarına âlet etmeye kalkışan kişiler, kimlikleri ve yaptıkları ne olursa olsun, âhirette “yalan söylüyorsun” diye azarlanmak ve cezaya çarptırılmaktan yakalarını kurtaramayacaklardır.
Müslümanlar ibâdet ve amellerinde gösteriş ve desinler kaygısından sıyrılıp yaptıklarını Allah’ın bilmesini yeter görme seviyesine gelmedikçe, kaliteli bir iman ve amel hayatı yaşamaları mümkün olmayacaktır.
[Riyazüs Salihin Şerhi, Erkam Yay.]
 
 
12. İlmiyle amel etmeyen kişi
 
Rahman ve Rahim olan Allah’ın Adıyla
 
“Kitabı okumakta olduğunuz halde, insanlara iyiliği emredip kendinizi nasıl unutursunuz? Artık aklınızı başınıza almayacak mısınız? ”
[Bakara Sûresi, 44. Ayet Meali]

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
 
“Kıyamet gününde insanların en şiddetli azaba uğrayanı, ilmi kendisine fayda vermeyen âlimdir”
[Süyûtî, el-Fethu’l-kebîr, I, 188]
 



13. Alime gıpta edilebilir
 
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
 
“Yalnız şu iki kimseye gıbta edilir:
Allah’ın kendisine ihsân ettiği malı hak yolunda harcayıp tüketen kimse;
Allah’ın kendisine verdiği ilimle yerli yerince hükmeden ve onu başkalarına da öğreten kimse.”
[Buhârî, İlim 15, Zekât 5]
 
 
14. Ancak alimler Allah'tan hakkıyla korkar
 
Rahman ve Rahim olan Allah’ın Adıyla
 
“Allah’tan kulları içinde ancak ilim sahibi olanlar korkar.”
[Fâtır Sûresi, 28. Ayet Meali]
 
 
15. Alimler emr-i bil maruf yapmalıdır
 
Rahman ve Rahim olan Allah’ın Adıyla
 
“Sizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü meneden bir topluluk bulunsun.”
Âl-i İmrân Sûresi, 104. Ayet Meali
 
*Ma’ruf’u emir ve münkerden nehiy vazifesi, müslümanlar üzerine bir farzdır. Bunun farziyeti Kitab ve Sünnet’le sabittir. Aynı zamanda bu farz, İslâm’ın en büyük farzlarından biri ve dinin temelidir. İslâm nizamı bu sayede kemâle erer ve yücelir. Şu kadar var ki, bu vazifeyi yerine getirecek bir grup teşekkülü farz-ı kifâyedir. İslâm ümmeti, bu görevi yerine getirecek bir cemaat yetiştirmek mecburiyetindedir. Bu yerine getirilmediği takdirde, bütün ümmet mes’uliyetten kurtulamaz.
Ma’ruf’u emir ve münkerden nehiy vazifesini yerine getirecek olanlar, öncelikle İslâm’ı iyi bilen âlimlerdir. O halde, ümmetin her sahada âlimler yetiştirmesi gerekir.
[Riyazüs Salihin Şerhi, Erkam Yay.]
 
 
16. İlim sahibi bildiğini anlatmakla yükümlüdür
 
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
 
“Bizden bir şey işitip, onu aynen işittiği gibi başkalarına ulaştıran kimsenin Allah yüzünü ağartsın. Kendisine bilgi ulaştırılan nice insan vardır ki, o bilgiyi, bizzat işiten kimseden daha iyi anlar ve korur.”
[Tirmizî, İlim 7]
 
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
 
“Bir kimseye bildiği bir konu sorulduğunda cevap vermezse, kıyamet gününde ağzına ateşten bir gem vurulur.”
[Tirmizî, İlim 3]
 
*Burada, bir kimsenin bildiği halde cevap vermeyerek başkalarından esirgediğinden bahsedilen ve kıyamet gününde de kişinin ağzına gem vurulmasına sebep olan ilmin, herkes için bilinip öğrenilmesi zarûrî sayılan bilgiler olduğu kabul edilir. Bu bilgiler, genel anlamda ilmihal bilgileri diye anılan, itikadımızın, ibâdetlerimizin ve yaşadığımız hayatla ilgili diğer muamele ve ilişkilerimizin Allah katında makbul olması için ne yapmamız, nasıl hareket etmemiz gerektiğini öğreten bilgilerdir. Çünkü esirgenmesi câiz olmayan ve herkes için lüzumlu olan ilim budur. Kâfire İslâm’ı anlatmak, müslümana ibadetleri öğretmek, nelerin helâl nelerin haram olduğunu bilmek, bilmeyenin sorması halinde bunları cevaplandırmak zorunlu olup bu yöndeki bilgileri başkalarından esirgemek câiz olmaz. Gizlenilmemesi gereken bilgi gizlenir, insanlardan esirgenirse, ilmin yüksek gaye ve hedeflerinden uzaklaşılmış olur. Bunları gizleyen kimsenin ağzına kıyâmet gününde bir gem vurulur ve o, ilmi gizlemenin cezasını böylece çeker. Ağza gem vurulmasının sebebi, ilmin yayılmasına onun engel olması sebebiyledir.
[Riyazüs Salihin Şerhi, Erkam Yay.]
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol