ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣﻤﻦ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢ
Kur'an ve Sünnet

Sünnete Göre Hareket Etmek!


                                          





Eski ve yeni bütün İslam âlimleri, hükümleri ispat eden, helal ve haramı açıklayan muteber esasların; önünden ve arkasından hiçbir şeyin boşa çıkaramadığı, her türlü noksanlık ve fazlalıktan korunmuş olan Allah (Azze ve Celle)’nin Aziz Kitabı Kur’an’ı Kerim, kesinlikle hevasından konuşmayan ve her konuştuğu vahiyden başka bir şey olmayan Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in sünneti olduğunda ittifak etmişlerdir.

İslam âlimlerinin çoğunluğu gerekli şartları yerine getirdiği takdirde kıyasın da hüccet sayılabileceğini belirt-mişlerdir.

Allah-u Teâlâ Kur’an’ı Kerim’in birçok yerinde kitabına uymayı ve emirlerine sımsıkı sarılıp yasaklarından kaçınmayı emreder.

Nitekim Allah-u Teâlâ bu konuda şöyle buyurmaktadır:

“Ey İnsanlar‍! Emirlerini yerine getirmek ve yasaklarından kaçınmak suretiyle Rabbinizden size indirilen Kur’an’a uyun! O’nun dışındaki dostlara uymayın! Şüphesiz ki siz, çok az ibret alarak hakka dönüyorsunuz.”

A’raf 3

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“(Muhammed’e) indirdiğimiz bu Kur’an, öyle bir kitaptır ki onun hayır ve bereketi pek çoktur. O halde onun (emir ve yasaklarına) uyun. Allah’ın emirlerine karşı gelmekten korkun. Umulur ki merhamet olunursunuz.”

En’âm 155

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“Şüphesiz ki Allah’tan size bir nur ve apaçık bir kitap gelmiştir.(O da Kur’an’ı Kerim’dir). Allah, bu apaçık kitapla dilediğini rızasına, emniyet ve selamet yollarına iletir, onları küfür karanlığından çıkarıp dosdoğru yola iletir.”

Mâide 15, 16

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“Kendilerine Kitap geldiğinde onu inkâr edenler (şüphesiz bunun sonucuna katlanacaklardır). Halbuki o, eşsiz bir kitaptır. Ona önünden de ardından da bâtıl gelemez. O, hikmet sahibi, çok övülen Allah’tan indirilmiştir.”

Fussilet 41, 42

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“…Bu Kur’an bana, kendisiyle sizi ve ulaştığı herkesi uyarmam için vahyolundu...”

En’am 19

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“Bu Kur’an, insanlara öğüt vermek ve onları Allah’ın azabından korkutmak için bir duyuru ve bildiridir.”

İbrâhim 52

Bu anlamda pek çok ayet vardır. Nitekim Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den Allah’ın Kitabı Kur’an’ı Kerim’e sımsıkı sarılmayı emreden, ona sımsıkı sarılanın hidayet, onu terk edenin ise dalalet üzere olduğunu gösteren birçok sahih hadis rivayet olunmuştur.

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den sabit olarak rivayet edilen bu sahih hadislerden birisi veda haccındaki hadistir. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu hadiste şöyle buyurmaktadır:

“Size, ona sımsıkı sarıldıkça asla sapıtmayacağınız bir şey bırakıyorum. (O şey) Allah’ın kitabıdır.”

Müslim

Başka bir hadiste Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmaktadır:

“Size, önemi büyük iki şey bırakıyorum. Birincisi:

−İçerisinde hidayet ve nur bulunan Allah’ın Kitabı Kur’an’dır. Onu alın (ona göre yaşayın) ve ona sımsıkı sarılın...”

Müslim

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Kur’an’a sarılmayı ve ona göre yaşamayı teşvik ettikten sonra üç defa:

“Ehli beytime iyi davranmanız hususunda size Allah’tan korkmanızı hatırlatırım. Ehli beytime iyi davranmanız hususunda size Allah’tan korkmanızı hatırlatırım” demiştir.

Müslim

Başka bir hadiste Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Kur’an’ı Kerim hakkında şöyle buyurmaktadır:

“O Kur’an, Allah’ın ipidir. O’na tabi olan hidayette, onu bırakıp terk eden de dalalettedir.”

Bu anlamda pek çok hadis vardır. Sahabe ve onlardan sonra gelen ilim ve iman ehlinin, Kur’an ve Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in sünnetine sımsıkı sarılıp onlarla hüküm vermenin ve onlara göre muhakeme olmanın farz oluşu ile ilgili icma olduğuna dair bu konudaki delilleri zikretmeye ve sözü daha fazla uzatmaya gerek yoktur.

İslam âlimlerinin ittifakı ile Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile ashabı ve onlardan sonra gelen ilim ve iman ehlinden sahih olarak bildirilen söz, fiil ve takrirlerden oluşan hadislerdir.

Sahabe, tabiin ve onlardan sonra gelenler, bu önemli esasa inanmış, onu hüccet ve delil kabul etmişlerdir. Ümmete de bunu öğretmişlerdir. Yine bu konuda birçok eserler yazmışlar ve bunu “Fıkıh Usulü” ve “Hadis Terimleri” adlı kitaplarda açıklamışlardır.

Bu konudaki deliller sayılamayacak kadar çoktur. İşte bunlardan birisinde Allah-u Teâlâ, Aziz Kitabında Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e uyup O’na itaat etmeyi emretmiştir. Bu emir, kendi döneminde yaşayan sahabe ile onlardan sonra gelen Müslümanların hepsine yöneliktir.

Çünkü Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) herkese birden gönderilmiş, herkes de kıyamete kadar O’na uymak ve itaat etmekle emrolunmuştur. Çünkü Kur’an’ı tefsir eden ve onda üstü kapalı olarak ifade edilen hükümleri sözlü, fiili ve takriri sünnetleri ile açıklayan yegâne kimse, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’dir.

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in sünneti olmasa, namazların kaç rekât olduğunu, nasıl kılındığını ve kılarken nelerin gerektiğini Müslümanlar bilemezlerdi.

Yine, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in sünneti olmasa oruç, zekât, hac, cihad ve iyiliği emredip kötülükten alıkoymak gibi meselelerin hükümlerini Müslümanlar bilemezlerdi.

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in sünneti olmasa, muamelatla ilgili hükümleri, haram olan şeyleri, haram kılınan yasakların işlenmesi halinde farz kıldığı hadlerle cezaların hükümlerini Müslümanlar bilemezlerdi.

Bu konudaki ayetlere gelince, bazıları şunlardır.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“Allah’a ve Rasulüne itaat edin; umulur ki merhamet olunursunuz.”

Âl-i İmran 132

“Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Rasule itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine de. Eğer bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz, artık onu Allah’a ve Rasulüne döndürün. Şayet Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsanız, bu daha hayırlı ve sonuç bakımından daha güzeldir.”

Nisâ 59

“Kim Rasule itaat ederse Allah’a itaat etmiş olur. Kim de yüz çevirirse, biz seni onlara koruyucu olarak göndermedik.”

Nisâ 80

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in sünneti delil olarak kabul edilmeseydi veya sünnetin tamamı muhafaza edilmeseydi, insanların Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e itaat etmeleri ve anlaşmazlığa düştüklerinde Allah’ın Kitabı ve Rasulünün sünnetine dönmeleri nasıl mümkün olurdu?

Buna göre, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in sünnetinin delil kabul edilemeyeceğini veya sünnetinin tamamının muhafaza edilmediğini iddia etmek; Allah-u Teâlâ’nın, kullarını olmayan bir şeye havale etmesi demektir ki bu batıl fikir, Allah-u Teâlâ’ya karşı işlenmiş en büyük küfür ve O’nun hakkında duyulan en kötü zandır.

Nitekim Allah-u Teâlâ bu konuda şöyle buyurmaktadır:

“Apaçık mucizeler ve kitaplarla (gönderildiler). İnsanlara, kendilerine indirileni açıklaman için ve düşünüp anlasınlar diye sana da bu Kur’an’ı indirdik.”

Nahl 44

“Biz bu Kitab’ı sana sırf hakkında ihtilafa düştükleri şeyi insanlara açıklayasın ve iman eden bir topluma da hidayet ve rahmet olsun diye indirdik.”

Nahl 64

O halde nasıl olur da Allah-u Teâlâ, hem Rasulüne indirdiği Kur’an’ı insanlara açıklama yetkisi verecek, hem de sünneti yok sayacak veya bir hüccet saymayacak. Böyle bir şey olabilir mi? Bunun bir benzeri, Allah-u Teâlâ’nın şu sözüdür:

“De ki: Allah’a itaat edin, Rasule itaat edin. Eğer yüz çevirirseniz, artık Rasulün sorumluluğu kendisine yüklenen, sizin sorumluluğunuz da size yüklenendir. Eğer ona itaat ederseniz, hidayet bulmuş olursunuz. Rasule düşen, apaçık bir tebliğden başkası değildir.”

Nûr 54

Allah (Azze ve Celle) şöyle buyuruyor:

“Allah’a ve Rasulüne itaat edin; umulur ki merhamet olunursunuz.”

Âl-i İmran 132

Allah (Azze ve Celle) şöyle buyuruyor:

“De ki: Ey insanlar! Gerçekten ben sizin hepinize, göklerin ve yerin sahibi olan Allah’ın Rasulüyüm. O’ndan başka ilah yoktur. O diriltir ve öldürür. Öyle ise Allah’a ve ümmi Nebi olan Rasulüne ki O Allah’a ve O’nun sözlerine iman eder iman edin ve O’na itaat edin umulur ki, doğru yolu bulursunuz.”

A’raf 158

Bu ayetler, hidayet ve rahmetin, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in sünnetine uymakta olduğuna apaçık delil teşkil etmektedir. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in sünneti ile amel edilemez veya sünnetin aslı yoktur veyahut da sünnete itimat edilemez diyenin hidayet ve rahmete erişmesi mümkün olur mu?

Nitekim Allah-u Teâlâ bu konuda şöyle buyurmaktadır:

“Rasulün emrine aykırı davrananlar, başlarına bir belâ gelmesinden veya kendilerine çok elemli bir azap isabet etmesinden sakınsınlar.”

Nûr 63

Başka bir ayette Allah (Azze ve Celle) şöyle buyurmaktadır:

“Rasul size neyi verirse onu alın. Size neyi de yasakladıysa ondan uzak durun.”

Haşr 7

Bu anlamda pek çok ayet vardır. Daha önce zikredilen ayetlerin delalet ettiği üzere, Allah’ın Kitabına uyarak ona sımsıkı sarılıp emirlerini yerine getirmenin, yasakladıklarından da kaçınmanın farz olduğu gibi, bu ayetlerin hepsi de Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e itaat etmenin ve getirdiği dine inanmanın farz olduğuna delalet eder.

Kur’an ve Sünnet birbirinden ayrılmayan iki esastır. Bu iki esastan herhangi birini inkâr etmek; diğerini de inkâr etmek ve yalanlamak demektir ki bu hareket, ilim ve iman ehlinin ittifakıyla küfür, dalalet ve İslam dairesinden çıkmak olarak belirlenmiştir.

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e itaat etmenin ve getirdiği esaslara uymanın farz, O’na karşı gelmenin ise haram oluşu hakkında pek çok mütevatir hadis rivayet edilmiştir. Bu durum, asr-ı saadette yaşayanlar için geçerli olduğu gibi, onlardan sonra kıyamete kadar gelecek olan nesiller için de geçerlidir.

Bu konudaki hadislerden bazıları şunlardır:

Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

‘Herkim bana itaat ederse Allah’a itaat etmiş olur ve herkim de bana isyan ederse Allah’a isyan etmiş olur’ buyurdu.”

İbni Mace 3, Buhari 2766

Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

‘Ümmetimin hepsi cennete girecektir ancak imtina edenler giremeyecektir’ dedi.

Sahabeler:

−Ya Rasulallah! İmtina edenler kimlerdir? diye sordular.

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

−‘Herkim bana itaat ederse cennete girecektir. Her kim de bana asi olursa o da imtina etmiş olur’ buyurdu.”

Buhari 7143

El-Mikdam bin Ma’di Yekribe (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

‘Dikkat! Bana Kur’an verildi, Kur’an’la beraber Onun bir benzeri daha verildi. Dikkat! Yakında midesi tok, rahat koltuğunda oturan bir kimse şöyle der:

−Şu Kur’an’a sımsıkı sarılın, Onda helal olarak bulduğunuzu helal sayın, haram olarak bulduğunuzu da haram sayın. Dikkat! Size ehli eşeklerin eti helal değildir. Yırtıcı hayvanlardan köpek dişi olanların eti helal değildir. Kendileri ile aranızda anlaşma bulunan kimselerin yitirdiklerini almanız size helal değildir.

Ancak sahibinin ona ihtiyacı yoksa o zaman helal olur. Bir kimse bir kavme misafir olarak inerse onu ağırlamaları gerekir. Eğer onu ağırlamazlarsa o şahsın onları takip ederek ağırlamayana misilleme olarak cezalandırma, misafir etmeme hakkı vardır’ buyurdu.”

Ebu Davud: 4604, Beyhaki: 9/332, İbni Mace

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den rivayet olunan mütevatir hadislerde hutbesinde ashabına hazır bulunanın, hazır bulunmayana duyduklarını tebliğ etmesini emrederek şöyle buyururdu:

“Olur ki tebliğ edilen kimse, bizzat işiterek tebliğ eden kimseden daha iyi anlayıp kavrayabilir.”

Bu hadislerin birisinde, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Veda haccında, Arefe ve bayramın birinci günü insanlara hitap ettiğinde şöyle buyurmuştur:

“Hazır bulunan, hazır bulunmayana tebliğ etsin. Olur ki tebliğ edilen kimse, bizzat işiterek tebliğ eden kimseden daha iyi anlayıp kavrayabilir.”

Buhari, Müslim

Eğer Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in sünneti, O’nu işiten ve kendisine tebliğ edilen kimseye delil olmayıp kıyamete kadar kalıcı olmasaydı, sünnetini başkasına tebliğ etmesini ashabına emretmezdi. Bundan da anlaşılmaktadır ki Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in sünneti, onu bizzat kendi ağzından işiten sahabe ile kendilerine sahih senetlerle nakledilen nesiller için bir delildir.

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in ashabı, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in sözlü ve fiili sünnetlerini ezberlemişler ve kendilerinden sonra gelen tabiine, onlar da kendilerinden sonra gelenlere tebliğ etmişlerdir.

Aynı şekilde güvenilir İslam âlimleri, O’nun sünnetini nesilden nesile ve asırdan asıra naklederek kitaplarda derleyip toplayarak sahihini zayıfından ayırt ederek açıklamış, sünnetin sahihini zayıfından ayırt edebilmek için de aralarında bilinen kanun ve ölçüler koymuşlardır.

Allah-u Teâlâ, Kur’an’ı Kerim’le oynamak isteyenlerin şerrinden, dinsizlerin küfründen ve tahrip etmek isteyenlerin tahribinden Kur’an’ı Kerim’i koruduğu gibi, İslam âlimleri, de Buhari ve Müslim’in sahihleri ile diğer âlimlerin hadis kitaplarını elden ele dolaştırıp ezberleyerek Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in sünnetini muhafaza etmişlerdir.

Nitekim Allah-u Teâlâ bu konuda şöyle buyurmaktadır:

“Şüphesiz ki Zikr’i biz indirdik. O’nu koruyacak olan da biziz.”

Hicr 9

Şüphesiz ki Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in sünneti, Allah tarafından inen bir vahiydir. Allah-u Teâlâ, Kur’an’ı Kerim’i koruduğu gibi sünneti de korumuş, onu tahrifçilerin tahrifinden ve cahillerin batıl tevilinden korumak için, onların ileri sürdükleri şüpheleri ortadan kaldıran âlimleri bu işe hazır kılmıştır.

Cahil, yalancı ve inkârcıların sünnete yamamaya çalıştıkları her iftira ve yalanı bu âlimler bertaraf edip çürütmüşlerdir. Çünkü Allah-u Teâlâ, sünneti Kur’an’ın tefsiri ve Kuran’daki özetle bildirdiği hükümlerin açıklayıcısı kılmış, buna ilave olarak, Kur’an’da zikretmediği başka hükümleri sünnet aracılığıyla bildirmiştir.

Buna örnek olarak şu hükümleri gösterebiliriz:

Süt emzirme ve miras ile ilgili hükümler, bir kadını halası veya teyzesi ile aynı nikâh altında tutmak gibi diğer hükümler Allah-u Teâlâ’nın aziz kitabında belirtilmemiş, bilakis sahih sünnetle açıklanmıştır.

Şimdi sünnetin yüceltilmesi ve ona göre yaşamanın farz oluşu hakkında sahabe, tabiin ve onlardan sonra gelen ilim ehlinin görüşlerini zikredeceğiz:

1) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) vefat ettikten sonra, bazı Araplar dinden dönünce, Ebu Bekir (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

−Allah’a yemin ederim ki namaz ile zekâtı birbirinden ayırt edenlerle savaşırım.

Bunun üzerine Ömer (Radiyallahu Anh), Ebu Bekir (Radiyallahu Anh)’a:

−Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

−‘La ilahe illallah deyinceye kadar insanlarla savaşmakla emrolundum. Bunu derlerse, kanlarını ve mallarını benden korumuş olurlar. Ancak İslam’ın hakkı bundan müstesnadır’ buyurduğu halde, sen sadece zekât vermek istemeyen insanlarla nasıl savaşırsın? dedi.

Ebu Bekir (Radiyallahu Anh) Ömer (Radiyallahu Anh)’a:

−Zekât, İslam’ın hakkı değil midir? Allah’a yemin ederim ki Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e vermiş olup da bana vermek istemedikleri bir yular dahi olsa vermediklerinden dolayı onlarla savaşırım karşılığını verdi.

Ömer (Radiyallahu Anh):

−Nihayet Allah-u Teâlâ Ebu Bekir (Radiyallahu Anh)’ın gönlünü açmış ve onun haklı olduğunu anladım dedi. Nitekim sahabe, dinden dönenlerle savaşmak için tekrar İslam’a dönünceye kadar Ebu Bekir (Radiyallahu Anh)’a destek olup onlarla savaştılar.

Dönmemekte ısrar edenleri öldürdüler. Bu olay, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in sünnetinin ne kadar önemli ve sünnete göre hareket etmenin farz olduğuna apaçık bir delildir.

Buhari, Müslim

2) Bir nine, Ebu Bekir (Radiyallahu Anh)’a gelerek mirastaki payını sordu.

Ebu Bekir (Radiyallahu Anh) ona:

“Allah’ın Kitabı Kur’an’da sana hiçbir pay yoktur. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in de senin için bir şey tayin ettiğini bilmiyorum. Bunu insanlara soracağım” dedi.

Ardından meseleyi sahabeye sordu. Sahabeden bazıları Ebu Bekir (Radiyallahu Anh)’ın yanında Rasululllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in nineye altıda bir (1/6) pay verdiğine şahitlik ettiler.

Bunun üzerine Ebu Bekir (Radiyallahu Anh) nineye bu payı verdi.

3) Ömer (Radiyallahu Anh)’de valilerine insanlar arasında Allah’ın Kitabıyla, onda bulamazlarsa Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in sünnetiyle hüküm vermelerini vasiyet ederdi.

Başkasının zorlamasıyla çocuğunu düşüren kadınla ilgili hüküm Ömer (Radiyallahu Anh)’a karmaşık gelince, sahabeye sordu. Sahabeden iki kişi Muhammed bin Seleme ve Muğire bin Şu’be (Radiyallahu Anh) Ömer (Radiyallahu Anh)’ın yanında, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in bu hususta bir köle veya cariyenin hürriyetine kavuşturulması gerektiğine hükmettiğine şahitlik edince, Ömer (Radiyallahu Anh)’da bu şekilde hüküm verdi.

4) Bir kadının, ölümünden sonra kocasının evinde iddet beklemesinin hükmü Osman (Radiyallahu Anh)’a karmaşık gelince, Malik bin Sinan’ın kızı, Ebu Said’in de kız kardeşi olan Feria (Radiyallahu Anh)’a kocasının ölümünden sonra, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in iddeti bitinceye kadar kocasının evinde beklemesini kendisine emrettiğini Osman (Radiyallahu Anh)’a haber verince, o da bu şekilde hüküm verdi.

5) Osman (Radiyallahu Anh), şarap içtiği için Velid bin Ukbe’ye sünnetin hükmü gereği had cezasını uygulamıştır.

6) Ali (Radiyallahu Anh) Osman (Radiyallahu Anh)’ın temettu haccını yasakladığı haberini alınca, O’nun aksine temettu haccına niyetlenerek şöyle demiştir:

−Ben, insanlardan herhangi birisinin sözünden dolayı Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in sünnetini bırakamam.

Sahabeden bazıları, Ebu Bekir ve Ömer (Radiyallahu Anhuma)’nın ifrad haccını güzel gördüklerini söyleyerek, temette haccı yaptığı için Abdullah bin Abbas (Radiyallahu Anhuma)’ya itiraz ettiler.

Bunun üzerine o, şöyle demiştir:

−Başınıza gökten taş yağmasından korkulur. Ben size, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu diyorum, sizler Ebu Bekir ve Ömer böyle dedi diyorsunuz.

Ebu Bekir ve Ömer (Radiyallahu Anhuma)’nın sözlerine uymakla sünnete aykırı davranarak cezaya çarptırılmaktan korkulursa, onlardan daha düşük durumda olan veya kendi basit görüş ve ictihadına bakarak sünnete aykırı hareket edenlerin hali nice olur?

Sahabeden birisi Abdullah bin Ömer (Radiyallahu Anhuma) sünnetle ilgili bazı meselelerde tartışınca, o adama şöyle der:

−Bizler, Ömer’e mi yoksa sünnete mi uymakla emrolunduk.

7) İmran bin Husayn (Radiyallahu Anh) sünnettten bahsederken, orada bulunanlardan birisi:

−Bize Allah’ın Kitabı Kur’an’dan haber ver deyince, ona hiddetlenerek şöyle der:

−Sünnet, Kur’an’ın açıklamasıdır. Şayet sünnet olmasaydı, öğle namazının farzının dört, akşam namazının farzının üç, sabah namazının farzının iki rekât olduğunu, zekât ve diğer konularla ilgili hükümleri detaylı olarak bilemezdik.

Sünnetin yüceltilmesi, sünnete göre yaşanmanın farz oluşu ve sünnete aykırı hareket etmekten sakındırmakla ilgili olarak sahabeden birçok eser nakledilmiştir.

8) Abdullah bin Ömer (Radiyallahu Anhuma), Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in:

“Allah’ın kadın kullarını camilere gitmekten alıkoymayın” dediğini hatırlattığında, çocuklarından Bilal:

−Allah’a yemin olsun ki onları camilere gitmekten alıkoyacağız deyince, Abdullah bin Ömer (Radiyallahu Anhuma) ona hiddetlenerek şöyle demiştir:

−Ben sana, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in:

“Allah’ın kadın kullarını camilere gitmekten alıkoymayın” dediğini söylüyorum, sen de; Allah’a yemin olsun ki onları camilere gitmekten alıkoyacağız diyorsun dedi.

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in ashabından birisi olan Abdullah bin Muğaffel Muzeni (Radiyallahu Anh) akrabalarından birisinin fiske taşı attığını görünce, ona bunu yapmamasını söyleyerek şöyle demiştir:

−Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) fiske taşı atmayı yasaklayarak şöyle buyurdu:

“O ne av avlar, ne de düşman yaralar. Lakin o, diş kırar ve göz çıkarır.”

Daha sonra, yine fiske taşı attığını görünce, ona şöyle demiştir:

−Allah’a yemin olsun ki seninle konuşmayacağım. Ben sana, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) fiske taşı atmayı yasakladı diyorum, sen ise bunu tekrar yapıyorsun.

Fiske: Başparmakla işaret parmağının arasına konulup atılan taşa fiske taşı denir.

9) İmam Beyhaki (Rahmetullahi Aleyh) tabiinin büyüklerinden olan Eyyub Sıhtiyani (Rahmetullahi Aleyh)’den rivayet ettiğine göre şöyle der:

−Birisine sünnetten konuştuğum zaman:

−Sünneti bırak da bize Kur’an’dan haber ver derse, bil ki o kimse sapıtmıştır.

10) Evzai (Rahmetullahi Aleyh)’de şöyle der:

Sünnet, Kur’an’ın açıklayıcısı veya mutlak bir hükmünü mukayyed kılabilir. Yani sınırlayabilir veyahut Allah-u Teâlâ’nın:

“Biz bu Kitab’ı sana sırf hakkında ihtilafa düştükleri şeyi insanlara açıklayasın ve iman eden bir topluma da hidayet ve rahmet olsun diye indirdik.” Nahl Suresi 64. ayetinde buyurduğu gibi, Kur’an’da hiç zikredilmeyen hükümler getirebilir.

11) İmam Beyhaki (Rahmetullahi Aleyh), Amir Şa’bi (Rahmetullahi Aleyh)’den rivayet ettiğine göre, Amir Şa’bi (Rahmetullahi Aleyh) insanlara şöyle demiştir:

–Sizler, ancak Sahih Hadisleri terk ettiğinizde helak olursunuz.

12) Yine imam Beyhaki (Rahmetullahi Aleyh), imam Evzai (Rahmetullahi Aleyh)’den rivayet ettiğine göre, imam Evzai bir arkadaşına şöyle der:

−Sana, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den bir hadis ulaşırsa, sakın onun dışında bir şey söylemeyesin! Çünkü Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Allah’tan gelen vahyi tebliğ ederdi.

13) İmam Beyhaki (Rahmetullahi Aleyh), büyük hadis imamlarından Süfyan-ı Sevri’den rivayet ettiğine göre, Süfyan şöyle der:

−İlmin tamamı, ancak hadis ilmidir.

14) İmam Malik (Rahmetullahi Aleyh)’de şöyle der:

−Bizden hiç kimse yoktur ki başkasının görüşlerini, başkaları da bizim görüşlerimizi reddetmesin. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in kabrini göstererek:

−Ancak şu kabirde yatanın sözü bundan müstesnadır, reddedilmez!

15) İmam Ebu Hanife de şöyle der:

−Hadis, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den gelirse, başımın ve gözümün üzerinde yeri vardır.

16) İmam Şafii (Rahmetullahi Aleyh)’de şöyle der:

−Bana, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den sahih bir hadis rivayet edildiği halde, onu delil olarak alıp kabul etmezsem, sizleri aklımın gitmiş olduğuna şahit tutuyorum.

17) İmam Şafii (Rahmetullahi Aleyh) yine şöyle der:

Bir söz söyler de, bu söylediğim söz Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den rivayet olunan hadise aykırı olursa, benim sözümü duvara çalın.

18) İmam Ahmed (Rahmetullahi Aleyh) bir arkadaşına şöyle der:

Ne beni, ne Malik’i, ne de Şafii’yi taklit et! Sen de bizim aldığımız yerden al!

19) İmam Ahmed (Rahmetullahi Aleyh) yine şöyle der:

−Allah-u Teâlâ’nın:

“Rasulün emrine aykırı hareket edenler, başlarına bir belanın gelmesinden veya ahirette elim bir azaba uğratılmalarından sakınsınlar.” Nûr 63. ayetinde buyurduğu, hadisin sened ve sıhhatini Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den geldiğini bildikleri halde, Süfyan’a gidip soranlara şaşarım.

Ayette geçen fitne nedir bilir misin? Fitne, şirktir. Belki de Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in bir sözünü reddederse, kalbine bir şüphe girer de bu yüzden helak olur.

Beyhaki, tabiinin büyüklerinden müfessir Mücahid bin Cebr’den rivayet ettiğine göre, Mücahid şöyle der:

−“Eğer aranızda herhangi bir konuda anlaşmazlığa düşerseniz, gerçekten Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsanız, o konuda hüküm vermek için, Allah’ın Kitabı Kur’an’a ve elçisi Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in sünnetine dönün.” Nisa 59. ayette geçen Allah’a dönmekten kasıt; Allah’ın Kitabı Kur’an’a başvurmaktır. Rasulüne dönmekten kasıt ise; sünnete başvurmaktır.

20) Beyhaki, Zühri’den rivayet ettiğine göre, Zühri şöyle der:

−Bizden önceki âlimlerimiz, ‘Sünnete sarılmak, kurtuluştur’ derlerdi.

21) İbni Kudame (Rahmetullahi Aleyh) “Ravdatu’n-Nazır” adlı kitabının “Hükümlerin Esası” bölümünde şöyle der:

−Şer’i esasların ikincisi, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in sünnetidir. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in sözü delildir. Çünkü onun doğruluğuna, Allah’ın emirlerine itaat ettiğine ve yasaklarından kaçındığına Kur’an şahittir.

22) Hafız ibni Kesir (Rahmetullahi Aleyh):

−Rasulün emrine aykırı hareket edenler, başlarına bir belanın gelmesinden veya ahirette elim bir azaba uğratılmalarından sakınsınlar. Nur 63. ayetini tefsir ederken şöyle demiştir:

−Yani Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in emri; O’nun yolu, metodu, sünneti ve şeriatıdır. Söz ve ameller, O’nun söz ve amelleriyle değer kazanır. O’nun söz ve amellerine uygun olan söz ve ameller, Allah tarafından kabul edilir. O’nun söz ve amellerine uygun olmayan söz ve ameller, kimden gelirse gelsin sahibine iade edilir.

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmaktadır:

“Herkim, bu dinimizden olmayan bir şeyi ona ihdas ederse, o ihdas ettiği şey kendisine reddolunur.”

Buhari, Müslim

Yani gizli ve açık, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in emrine aykırı davrananlar, kalplerine küfür, nifak ve bid’at gibi belaların gelmesinden yahut dünyada kısas veya had cezası uygulanarak veyahut hapis ve benzeri cezalara çarptırılarak cezalandırılmaktan korkup sakınsınlar.

Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

‘Benimle sizin benzeriniz, ateş yakan adamın benzeridir. Ateş etrafı aydınlatınca, kelebek ve ateşe düşen şu hayvanlar, ateşe düşmeye başlayınca o adam onları ateşe düşürmemeye çalışırken, hayvanlar ona galip gelir ve ateşe düşerler. İşte bu, benimle sizin durumunuz gibidir. Ben sizin ateşe düşmenize engel olmaya çalışıyorum. Sizler ise, bana galip gelerek kendinizi ateşin içerisine atıyorsunuz’ buyurdu.”

Ahmed bin Hanbel

23) Celaleddin Suyuti “Miftahul-Cenneti fil-İhticac bis-Sünneh” Cennetin anahtarı sünnete sarılarak onu delil kabul etmektedir adlı eserinde şöyle der:

−Biliniz ki herkim, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den sahih olan sözlü veya fiili bir hadisi inkâr ederse, kâfir olur ve İslam dairesinden çıkarak Yahudi, Hristiyan veya Allah’ın dilediği küfür topluluklarından birisiyle birlikte haşrolur.

Sahabe, tabiin ve onlardan sonra gelen ilim ehlinin, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in sünnetini yüceltmenin ve ona göre yaşamanın farz olduğuna, ona aykırı hareket etmenin ise tehlikeli olduğuna dair pek çok sözü vardır.

Ümit ederim ki, bu kitapta zikredilen ayet, hadis, sahabe ve tabiinin sözleri, hakkı arayan için yeterli ve ikna edici olmuştur.

Allah-u Teâlâ’dan, rızasına uygun işlerde bizi ve diğer Müslümanları muvaffak kılmasını, gazabına sebep olacak şeylerden bizleri uzak tutmasını, hepimizi dosdoğru yola iletmesini niyaz ederiz. Şüphesiz ki O, kullarının her konuştuklarını hakkıyla işiten ve kendisine dua edip yalvarana yakın olandır.

Allah’ın kulu ve Rasulü olan Nebimiz Muhammed’e, ailesine, ashabına ve O’na en güzel bir şekilde tabi olanlara Allah-u Teâlâ salât ve selam eylesin.

Abdulaziz bin Baz Rahmetullahi Aleyh
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol