ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣﻤﻦ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢ
Kur'an ve Sünnet

La ilahe illallah Anlamı

Hamd, yalnızca Allah'adır.
 
Değerli âlim Hâfız el-Hakemî -Allah ona rahmet etsin- "Sullemu'l-Vusûl" adlı manzumesinde lâ ilâhe illallah'ın şartlarını şöyle sıralamıştır:
 
"İlim, Yakîn, Kabul ve İnkıyâd, bilmelisin söylediğimi, Sıdk, İhlas ve Muhabbet, Allah seni hoşnut
olduğu şeyde muvaffak eylesin."
 
Birinci Şart: İLİM
 
Bunun anlamı: Cehâletle bağdaşmayan,
cehâlete aykırı olan ve nefy (red) ve isbât (kabul) yönünden lâ ilâhe illallah'ın anlamını bilmektir.
 
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle
buyurmuştur:
ﻓﺎﻋﻠﻢ ﺃﻧﻪ ﻻﺇﻟﻪ ﺇﻻ ﺍﻟﻠﻪ ] ﺳﻮﺭﺓ ﻣﺤﻤﺪ ﺍﻵﻳﺔ : ١٩ [
“(Ey Muhammed!) Bil ki, (göklerde ve
yerde) Allah’tan başka hakkıyla ibâdete lâyık hiçbir ilâh yoktur. Hem kendin, hem de erkek ve kadın mü’minlerin günahlarının bağışlanmasını
dile. Allah, (gündüzleri uyanıkken) dolaştığınız yeri de, (geceleri uyurken) duracağınız yeri de bilir.”
 
Muhammed Sûresi: 19

 
Başka bir âyette şöyle buyrumuştur:
ﺇﻻ ﻣﻦ ﺷﻬﺪ ﺑﺎﻟﺤﻖ ] ﺳﻮﺭﺓ ﺍﻟﺰﺧﺮﻑ ﺍﻵﻳﺔ : ٨٦ [
"Kalpleriyle, dillerinin ne konuştuklarını bilerek lâ ilâhe illallah ile hakka şâhitlik edenler dışında, (müşriklerin), Allah'ı bırakıp da ibâdet
ettikleri putlar, şefaat etmeye sahip değillerdir."
 
Zuhruf Sûresi: 86

 
Osman b. Affan'dan -Allah ondan râzı
olsun- rivâyet olunduğuna göre Rasûlullah - sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
)) ﻣَﻦْ ﻣﺎَﺕَ ﻭَﻫُﻮَ ﻳَﻌْﻠَﻢُ ﺃَﻧَّﻪُ ﻻَ ﺇِﻟَﻪَ ﺇِﻻَّ ﺍﻟﻠﻪُ ﺩَﺧَﻞَ ﺍﻟْﺠَﻨَّﺔَ (( ] ﺭﻭﺍﻩ ﻣﺴﻠﻢ [
“Kim, Allah’tan başka hakkıyla ibâdete
lâyık hiçbir ilâhın olmadığını bilerek ölürse, cennete girer.”

Müslim

 
İkinci Şart: YAKÎN
 
Bunun anlamı: Lâ ilâhe illallah diyen
kimsenin, bu sözün delâlet ettiği şeye kesin bir şekilde inanmasıdır.Çünkü kesin bilgi olmaz ve zanna dayalı bilgi olursa, bu bilginin îmâna hiçbir
faydası olmaz. O bilgiye şüphe girdiği zaman îmânın hâli nice olur?
 
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle
buyurmuştur:
ﺇﻧﻤﺎ ﺍﻟﻤﺆﻣﻨﻮﻥ ﺍﻟﺬﻳﻦ ﺁﻣﻨﻮﺍ ﺑﺎﻟﻠﻪ ﻭﺭﺳﻮﻟﻪ ﺛﻢ ﻟﻢ ﻳﺮﺗﺎﺑﻮﺍ ﻭﺟﺎﻫﺪﻭﺍ ﺑﺄﻣﻮﺍﻟﻬﻢ
ﻭﺃﻧﻔﺴﻬﻢ ﻓﻲ ﺳﺒﻴﻞ ﺍﻟﻠﻪ ﺃﻭﻟﺌﻚ ﻫﻢ ﺍﻟﺼﺎﺩﻗﻮﻥ ] ﺳﻮﺭﺓ ﺍﻟﺤﺠﺮﺍﺕ
ﺍﻵﻳﺔ [15:
“Mü’minler ancak öyle kimselerdir ki,
Allah’a ve elçisine îmân ettikten sonra (îmân konusunda) şüpheye düşmezler, malları ve canlarıyla Allah yolunda savaşırlar.İşte bunlar, (îmânlarında) sâdık olanların tâ kendileridir.”

Hucurât Sûresi:15

 
Allah Teâlâ, bu âyette mü'minlerin Allah'a ve elçisine îmândaki samimiyetlerini, îmân konusunda şüpheye düşmemeleri şartına
bağlamıştır. Bunda şüphe eden kimse ise, o münâfıklardandır.
 
Nitekim Ebu Hureyre'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullah - sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
)) ﺃَﺷْﻬَﺪُ ﺃَﻥْ ﻻَ ﺇِﻟَﻪَ ﺇِﻻَّ ﺍﻟﻠﻪُ ﻭَﺃَﻧﻲِّ ﺭَﺳُﻮﻝُ ﺍﻟﻠﻪِ ﻻَ ﻳَﻠْﻘَﻰ ﺍﻟﻠﻪَ ﺑِﻬِﻤﺎَ ﻋَﺒْﺪٌ ﻏَﻴْﺮَ
ﺷﺎَﻙٍّ ﻓِﻴﻬِﻤَﺎ ﺇِﻻَّ ﺩَﺧَﻞَ ﺍﻟْﺠَﻨَّﺔَ (( ] ﺭﻭﺍﻩ ﻣﺴﻠﻢ [
"Allah’tan başka hakkıyla ibâdete lâyık
hiçbir ilâhın olmadığına ve benim Allah’ın elçisi olduğuma şehâdet ederim ki bir kul, (kıyâmet gününde) bu ikisinde (Allah’tan başka hakkıyla
ibâdete lâyık hiçbir ilâhın olmadığına ve benim de Allah’ın elçisi olduğuma) şüphe etmeden Allah’ın huzuruna çıkarsa, cennete girer."

Müslim

 
Başka bir rivâyette ise şöyle buyurmuştur:
)) ﺃَﺷْﻬَﺪُ ﺃَﻥْ ﻻَ ﺇِﻟَﻪَ ﺇِﻻَّ ﺍﻟﻠﻪُ ﻭَﺃَﻧﻲِّ ﺭَﺳُﻮﻝُ ﺍﻟﻠﻪِ ﻻَ ﻳَﻠْﻘَﻰ ﺍﻟﻠﻪَ ﺑِﻬِﻤﺎَ ﻋَﺒْﺪٌ ﻏَﻴْﺮَ
ﺷﺎَﻙٍّ ﻓَﻴُﺤْﺠَﺐَ ﻋَﻦِ ﺍﻟْﺠَﻨَّﺔِ (( ] ﺭﻭﺍﻩ ﻣﺴﻠﻢ [
"Allah’tan başka hakkıyla ibâdete lâyık
hiçbir ilâhın olmadığına ve benim Allah’ın elçisi olduğuma şehâdet ederim ki bir kul, (kıyâmet gününde) bu ikisinde (Allah’tan başka hakkıyla
ibâdete lâyık hiçbir ilâhın olmadığına ve benim de Allah’ın elçisi olduğuma) şüphe etmeden Allah’ın huzuruna çıksın da, onun cennete girmesine engel olunsun."

Müslim

 
Yine, Ebu Hureyre'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunan uzunca bir hadiste, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- ona şöyle buyurmuştur:
...)) ﻣَﻦْ ﻟَﻘِﻴْﺖَ ﻣِﻦْ ﻭَﺭَﺍﺀِ ﻫَﺬَﺍ ﺍﻟْﺤَﺎﺋِﻂِ ﻳَﺸْﻬَﺪُ ﺃَﻥْ ﻻَ ﺇِﻟَﻪَ ﺇِﻻَّ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﻣُﺴْﺘَﻴْﻘِﻨًﺎ
ﺑِﻬَﺎ ﻗَﻠْﺒُﻪُ ﻓَﺒَﺸِّﺮْﻩُ ﺑِﺎﻟْﺠَﻨَّﺔِ (( ] ﺭﻭﺍﻩ ﻣﺴﻠﻢ [
"(Ey Ebu Hureyre!) Bu duvarın arkasında, kalbinden gelerek Allah’tan başka hakkıyla ibâdete lâyık hiçbir ilâhın olmadığına kalbinden
şüphesiz olarak inanan kimseye rastlarsan, onu cennetle müjdele!"

Müslim

 
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- lâ ilâhe illah diyen kimsenin cennete girmesini, kalbinden ona şüphesiz olarak inanması şartına bağlamıştır.Bu şart ortadan kalkarsa, vadedilen
şey (cennete girme) de ortadan kalkar.

 
Üçüncü Şart: KABUL
 
Bunun anlamı: Lâ ilâhe illallah sözünün gerektirdiği şeyleri, kalbi ve diliyle kabul etmek demektir. Allah Teâlâ, geçmiş ümmetlerden lâ
ilâhe illallah'ı kabul edenleri kurtardığını, onu reddeden ve ondan yüz çeviren ümmetlerden de
intikam aldığını Kur'an-ı Kerim'de bize haber vermiştir:
 
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle
buyurmuştur:
ﺍﺣﺸﺮﻭﺍ ﺍﻟﺬﻳﻦ ﻇﻠﻤﻮﺍ ﻭﺃﺯﻭﺍﺟﻬﻢ ﻭﻣﺎ ﻛﺎﻧﻮﺍ ﻳﻌﺒﺪﻭﻥ ﻣﻦ ﺩﻭﻥ ﺍﻟﻠﻪ ﻓﺎﻫﺪﻭﻫﻢ
ﺇﻟﻰ ﺻﺮﺍﻁ ﺍﻟﺠﺤﻴﻢ ، ﻭﻗﻔﻮﻫﻢ ﺇﻧﻬﻢ ﻣﺴﺆﻟﻮﻥ ( ﺇﻟﻰ ﻗﻮﻟﻪ ) ﺇﻧﻬﻢ ﻛﺎﻧﻮﺍ ﺇﺫﺍ
ﻗﻴﻞ ﻟﻬﻢ ﻻ ﺇﻟﻪ ﺇﻻ ﺍﻟﻠﻪ ﻳﺴﺘﻜﺒﺮﻭﻥ ﻭﻳﻘﻮﻟﻮﻥ ﺃﺋﻨﺎ ﻟﺘﺎﺭﻛﻮﺍ ﺁﻟﻬﺘﻨﺎ ﻟﺸﺎﻋﺮ
ﻣﺠﻨﻮﻥ ] ﺳﻮﺭﺓ ﺍﻟﺼﺎﻓﺎﺕ ﺍﻵﻳﺎﺕ : ٢٢ – ٣٦ ]
“(Meleklere denir ki:) Zâlimleri (Allah'ı
inkâr edenleri), onların arkadaşlarını ve Allah'ın dışında ibâdet ettikleri putlarını toplayın. Onları (şiddet kullanarak) cehennem yoluna sevkedin! Onları (cehenneme varmadan önce) hapsedin.
Çünkü onlar, (dünyada işledikleri amellerden ve konuştukları sözlerden dolayı kınanmak ve azarlanmak için) sorguya çekilecekler! (Onlara
azarlanarak şöyle denilir:) Size ne oldu da birbirinize yardım etmiyorsunuz? Aksine onlar bugün (Allah'ın emrine) teslim olmuşlardır! (O'na karşı gelemezler, O'nun huzurundan ayrılamazlar ve birbirlerine yardım da edemezler.) Onlar birbirlerine dönerek birbirlerini azarlamaya ve
birbirleriyle tartışmaya çalışırlar. (Uyanlar, uydukları kimselere) siz bize sağdan (dîn ve hak tarafından) gelirdiniz (bize dîni aşağılar, bizi
ondan nefret ettirir ve bize sapıklığı güzel gösterirdiniz.) Ötekiler (uyulan kimseler, kendilerine uyanlara) şöyle derler: Hayır, (durum sizin iddiâ ettiğiniz gibi değildir.) Aksine siz,
mü'minler değildiniz. Bizim sizin üzerinizde bir nüfûzumuz (sizi îmândan alıkoyacak bir gücümüz)
yoktu.Aksine siz (ey müşrikler!) haddi aşan azgın bir topluluk idiniz. Onun için Rabbimizin hükmü (azabı) hepimize hak oldu.Biz ve siz, hak ettiğimiz azabı mutlaka tadacağız. Biz sizi azdırdık (sizi Allah yolundan ve O'na îmândan saptırdık) ve oysa biz, sizden önce (inkârımız sebebiyle)
azgınlardan (sapıtanlardan) idik (böylelikle sizi de bizimle beraber helâk etmiş olduk). Şüphesiz
onlar, (dünyada günahta ortak oldukları gibi) o gün (kıyâmet günü) azaba da ortaktırlar. Şüphesiz
ki biz, suçlulara (dünyada isyanı, itaate tercih edenlere) işte böyle yaparız (onlara acıklı azabı işte böyle tattırırız.) Çünkü onlara (müşriklere):
Allah'tan başka hakkıyla ibâdete lâyık hiçbir ilah yoktur, denildiği, (bu söze çağrıldıkları ve ona aykırı olan şeyleri terketmeleri istendiği) zaman,
bu sözü söylemekten büyüklük taslarlar ve: 'Deli bir şâir için biz ilahlarımıza ibâdeti mi bırakacağız,
derlerdi.”

Sâffât Sûresi: 22-36

 
Allah Teâlâ onlara azap etmesinin sebebini, onların lâ ilâhe illallah sözünü söylemekten büyüklük taslamaları ve onu getiren peygamberi
yalanlamaları olduğunu haber vermiştir. Onlar, lâ ilâhe illah'ın nefyettiği (reddettiği) şeyi reddetmemişler, isbat (kabul) ettiği şeyi de kabul etmemişlerdir. Aksine onlar, inkâr edip büyüklük
taslayarak şöyle demişlerdir:
ﺃﺟﻌﻞ ﺍﻵﻟﻬﺔ ﺇﻟﻬﺎً ﻭﺍﺣﺪﺍً ﺇﻥ ﻫﺬﺍ ﻟﺸﻲﺀٌ ﻋﺠﺎﺏ . ﻭﺍﻧﻄﻠﻖ ﺍﻟﻤﻸ ﻣﻨﻬﻢ ﺃﻥ
ﺍﻣﺸﻮﺍ ﻭﺍﺻﺒﺮﻭﺍ ﻋﻠﻰ ﺃﻟﻬﺘﻜﻢ ﺇﻥ ﻫﺬﺍ ﻟﺸﻲﺀٌ ﻳُﺮﺍﺩ . ﻣﺎ ﺳﻤﻌﻨﺎ ﺑﻬﺬﺍ ﻓﻲ
ﺍﻟﻤﻠﺔ ﺍﻵﺧﺮﺓ ﺇﻥ ﻫﺬﺍ ﺇﻻ ﺍﺧﺘﻼﻕ ] ﺳﻮﺭﺓ ﺹ ﺍﻵﻳﺘﺎﻥ : ٥ – ٧ [
“(Muhammed, o kadar çok) ilahları bir tek ilah mı yaptı? Doğrusu bu (getirdiği ve ona çağırdığı) tuhaf bir şeydir! dediler. Onlardan ileri gelenler: Yürüyün, ilahlarınıza bağlılıkta direnin. İşte bu, asıl istenen şeydir. Biz bunu son dînde de işitmedik. Bu, uydurmadan başka bir şey değildir."
 
Allah Teâlâ onların iddiâlarını yalanlamış ve elçisi Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in
diliyle onların söylediklerini inkâr etmiştir.
 
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle
buyurmuştur:
ﺑﻞ ﺟﺎﺀ ﺑﺎﻟﺤﻖ ﻭﺻﺪﻕ ﺍﻟﻤﺮﺳﻠﻴﻦ ] ﺳﻮﺭﺓ ﺍﻟﺼﺎﻓﺎﺕ ﺍﻵﻳﺔ : ٣٧ [
"(Onlar: Muhammed, deli bir şâirdir, diyerek yalan söylediler. Oysa Muhammed, onların nitelendirdikleri gibi değildir.) Aksine O, gerçeği
(Kur'an'ı ve tevhîdi) getirmiş ve peygamberleri(n haber verdiklerini) de doğrulamıştır."

Sâffât Sûresi: 22-36

 
Sonra Allah Teâlâ lâ ilâhe illallah'ı kabul edenler hakkında şöyle buyrumuştur:
ﺇﻻ ﻋﺒﺎﺩ ﺍﻟﻠﻪ ﺍﻟﻤﺨﻠﺼﻴﻦ . ﺃﻭﻟﺌﻚ ﻟﻬﻢ ﺭﺯﻕٌ ﻣﻌﻠﻮﻡ . ﻓﻮﺍﻛﻪ ﻭﻫﻢ ﻣﻜﺮﻣﻮﻥ .
ﻓﻲ ﺟﻨﺎﺕ ﺍﻟﻨﻌﻴﻢ ] ﺳﻮﺭﺓ ﺍﻟﺼﺎﻓﺎﺕ ﺍﻵﻳﺎﺕ : ٤٠ – ٤ 4 [
"(Bu azaptan, ibâdette ihlaslı olan) Allah'ın hâlis kulları istisnâ edilecektir. Bunlar için (cennette) bilinen (devamlı) bir rızık, türlü türlü meyveler vardır. Naîm cennetlerinde karşılıklı
koltuklar üzerine kurulmuş halde kendilerine ikram edilir."

Sâffât Sûresi: 40-44

 
Ebu Musa el-Eş'arî'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Peygamber - sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
)) ﻣَﺜَﻞُ ﻣَﺎ ﺑَﻌَﺜَﻨِﻲ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﺑِﻪِ ﻣِﻦْ ﺍﻟْﻬُﺪَﻯ ﻭَﺍﻟْﻌِﻠْﻢِ ﻛَﻤَﺜَﻞِ ﺍﻟْﻐَﻴْﺚِ ﺍﻟْﻜَﺜِﻴﺮِ ﺃَﺻَﺎﺏَ
ﺃَﺭْﺿًﺎ ﻓَﻜَﺎﻥَ ﻣِﻨْﻬَﺎ ﻧَﻘِﻴَّﺔٌ ﻗَﺒِﻠَﺖِ ﺍﻟْﻤَﺎﺀَ ﻓَﺄَﻧْﺒَﺘَﺖِ ﺍﻟْﻜَﻠَﺄَ ﻭَﺍﻟْﻌُﺸْﺐَ ﺍﻟْﻜَﺜِﻴﺮَ ﻭَﻛَﺎﻧَﺖْ
ﻣِﻨْﻬَﺎ ﺃَﺟَﺎﺩِﺏُ ﺃَﻣْﺴَﻜَﺖِ ﺍﻟْﻤَﺎﺀَ ﻓَﻨَﻔَﻊَ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﺑِﻬَﺎ ﺍﻟﻨَّﺎﺱَ ﻓَﺸَﺮِﺑُﻮﺍ ﻭَﺳَﻘَﻮْﺍ ﻭَﺯَﺭَﻋُﻮﺍ
ﻭَﺃَﺻَﺎﺑَﺖْ ﻣِﻨْﻬَﺎ ﻃَﺎﺋِﻔَﺔً ﺃُﺧْﺮَﻯ ﺇِﻧَّﻤَﺎ ﻫِﻲَ ﻗِﻴﻌَﺎﻥٌ ﻻَ ﺗُﻤْﺴِﻚُ ﻣَﺎﺀً ﻭَﻻَ ﺗُﻨْﺒِﺖُ ﻛَﻠَﺄً
ﻓَﺬَﻟِﻚَ ﻣَﺜَﻞُ ﻣَﻦْ ﻓَﻘُﻪَ ﻓِﻲ ﺩِﻳﻦِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﻭَﻧَﻔَﻌَﻪُ ﻣَﺎ ﺑَﻌَﺜَﻨِﻲ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﺑِﻪِ ﻓَﻌَﻠِﻢَ ﻭَﻋَﻠَّﻢَ
ﻭَﻣَﺜَﻞُ ﻣَﻦْ ﻟَﻢْ ﻳَﺮْﻓَﻊْ ﺑِﺬَﻟِﻚَ ﺭَﺃْﺳًﺎ ﻭَﻟَﻢْ ﻳَﻘْﺒَﻞْ ﻫُﺪَﻯ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟَّﺬِﻱ ﺃُﺭْﺳِﻠْﺖُ ﺑِﻪِ ((
] ﺭﻭﺍﻩ ﺍﻟﺒﺨﺎﺭﻱ[
"Allah Teâlâ'nın benim ile gönderdiği
hidâyet ve ilimin misali, bir araziye bolca yağan yağmura benzer: Yağmur alan bu arazide bir kısım vardır ki burası yağmur suyunu kabul eder
(içine çeker) ve üzerinde bol bol bitkiler, otlar yetiştirir. Arazinin ikinci bir kısmı vardır ki, orası yağmur suyunu biriktirir. Biriken o yağmur
suyundan Allah, insanları faydalandırır; insanlar ondan içerler, hayvanlarını ve arazilerini sulayarak
ekin ekerler. Bu arazinin üçüncü bir kısmı da vardır ki suyu ne üzerinde tutar, ne de üzerinde bitki yetiştirir. İşte bu, Allah'ın dîninde bilgili olan,
o bilgi kendisine fayda veren, Allah Teâlâ'nın beni onunla göndermiş olduğu dîni öğrenen ve onu
başkalarına öğreten kimse ile buna aldırış etmeyen ve benim gönderilmiş olduğum Allah Teâlâ'nın hidâyetini kabul etmeyen kimsenin
misalidir."

Buhârî ve Müslim

 
Dördüncü Şart: İNKIYÂD (Boyun eğmek)
 
Bunun anlamı: (Allah Teâlâ’ya ibadet
etmek, O’nun şeriatine boyun eğmek, ona îmân etmek ve onun hak olduğuna inanmak gibi) lâ ilâhe illallah sözünün delâlet ettiği şeylere boyun
eğmek ve bu söze aykırı olan şeyleri terketmek demektir.
 
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle
buyurmuştur:
ﻭﻣﻦ ﻳُﺴﻠﻢ ﻭﺟﻬﻪ ﻟﻠﻪ ﻭﻫﻮ ﻣﺤﺴﻦ ﻓﻘﺪ ﺍﺳﺘﻤﺴﻚ ﺑﺎﻟﻌﺮﻭﺓ ﺍﻟﻮﺛﻘﻰ ] ﺳﻮﺭﺓ
ﻟﻘﻤﺎﻥ ﺍﻵﻳﺔ : ٢٢ [
"Kim, Allah'ı birlemiş halde kendini Allah'ın emrine teslim ederse, o sağlam kulpa (lâ ilâhe illallah'a) yapışmıştır. İşlerin sonu da yalnızca
Allah'a varır."

Lokman Sûresi: 22

 
Allah Teâlâ'nın emrine teslim olmayan
kimse, muvahhid (Allah'ı birlemiş) olamaz.O, sağlam kulpa (lâ ilâhe illallah'a) da yapışmış olmaz. İşte bu, Allah Teâlâ'nın şu âyette kastettiği
anlamdır:
ﻭﺇﻟﻰ ﺍﻟﻠﻪ ﻋﺎﻗﺒﺔ ﺍﻷُﻣﻮﺭ ] ﺳﻮﺭﺓ ﻟﻘﻤﺎﻥ ﺍﻵﻳﺔ : ٢ 3 [
"(Ey Rasûlüm!) Kim de Allah'ı inkâr ederse, onun inkârı sakın seni üzmesin! (Zirâ sen, sana düşen dâvet ve tebliğ görevini yerine getirdin.)
(Kıyâmet günü) onların dönüşü, yalnızca bizedir.İşte o zaman, (dünyada) yaptıklarını onlara
haber vereceğiz (amellerinin karşılığını
görececeğiz.) Şüphesiz ki Allah, kalplerde olanı (onların kalplerinde gizledikleri küfrü) hakkıyla
bilendir."

Lokman Sûresi: 23

 
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- de bu konuda şöyle buyurmuştur:
)) ﻻَ ﻳُﺆْﻣِﻦ ﺃَﺣَﺪﻛُﻢْ ﺣَﺘَّﻰ ﻳَﻜُﻮﻥَ ﻫَﻮَﺍﻩُ ﺗَﺒَﻌًﺎ ﻟِﻤَﺎ ﺟِﺌْﺖ ﺑِﻪِ (( ] ﻓﺘﺢ ﺍﻟﺒﺎﺭﻱ [
"Biriniz, arzusu benim getirdiğim bu dîne tâbi olmadıkça (tam) îmân etmiş olmaz."Fethu'l- Bârî

 
Beşinci Şart: SIDK (Doğruluk)
 
Bunun anlamı: Bu sözü, yalanın zıddı olan doğru bir şekilde söylemektir. Lâ ilâhe illallah sözünü söylerken kalbinin diline, dilinin de kalbine uyacak şekilde doğru ve birbirine uygun olması demektir.
 
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle
buyurmuştur:
ﺍﻟﻢ ﺃﺣﺴﺐ ﺍﻟﻨﺎﺱ ﺃﻥ ﻳُﺘﺮﻛﻮﺍ ﺃﻥ ﻳﻘﻮﻟﻮﺍ ﺃﻣﻨﺎ ﻭﻫﻢ ﻻ ﻳُﻔﺘﻨﻮﻥ . ﻭﻟﻘﺪ ﻓﺘﻨﺎ
ﺍﻟﺬﻳﻦ ﻣﻦ ﻗﺒﻠﻬﻢ ﻓﻠﻴﻌﻠﻤﻦ ﺍﻟﻠﻪ ﺍﻟﺬﻳﻦ ﺻﺪﻗﻮﺍ ﻭﻟﻴﻌﻠﻤﻦ ﺍﻟﻜﺎﺫﺑﻴﻦ ] ﺳﻮﺭﺓ
ﺍﻟﻌﻨﻜﺒﻮﺕ ﺍﻵﻳﺘﺎﻥ : ٢ – ٣ [
"İnsanlar, imtihana çekilmeden sadece
‘îmân ettik’ demeleriyle başıboş
bırakılıvereceklerini mi sandılar? Andolsun ki biz, onlardan öncekileri de imtihana çekmişizdir. Allah,
(îmânlarında doğru olanların) doğrulukları ve yalancıları(n yalanlarını) mutlaka ortaya
çıkaracaktır."

Ankebût Sûresi: 2-3

 
Allah Teâlâ, lâ ilâhe illallah sözünü kalpten değil de yalan olarak söyleyen münâfıklar hakkında şöyle buyurmuştur:
ﻭﻣﻦ ﺍﻟﻨﺎﺱ ﻣﻦ ﻳﻘﻮﻝ ﺁﻣﻨﺎ ﺑﺎﻟﻠﻪ ﻭﺑﺎﻟﻴﻮﻡ ﺍﻵﺧﺮ ﻭﻣﺎ ﻫﻢ ﺑﻤﺆﻣﻨﻴﻦ .
ﻳﺨﺎﺩﻋﻮﻥ ﺍﻟﻠﻪ ﻭﺍﻟﺬﻳﻦ ﺁﻣﻨﻮﺍ ﻭﻣﺎ ﻳﺨﺪﻋﻮﻥ ﺇﻻ ﺃﻧﻔﺴﻬﻢ ﻭﻣﺎ ﻳﺸﻌﺮﻭﻥ . ﻓﻲ
ﻗﻠﻮﺑﻬﻢ ﻣﺮﺽ ﻓﺰﺍﺩﻫﻢ ﺍﻟﻠﻪ ﻣﺮﺿﺎ ﻭﻟﻬﻢ ﻋﺬﺍﺏ ﺃﻟﻴﻢ ﺑﻤﺎ ﻛﺎﻧﻮﺍ ﻳﻜﺬﺑﻮﻥ
] ﺳﻮﺭﺓ ﺍﻟﺒﻘﺮﺓ ﺍﻵﻳﺘﺎﻥ : ٨ – ١٠[
“İnsanlardan bazıları da vardır ki, îmân etmedikleri halde ‘Allah’a ve âhiret gününe îmân ettik’ derler.Onlar (akıllarınca) Allah’ı ve mü’minleri aldatırlar.Halbuki onlar kendilerini
aldatırlar ve fakat onlar bunun farkında değillerdir.Onların kalplerinde bir hastalık vardır.
Allah da onların hastalığını çoğaltmıştır. Söyledikleri yalanlar sebebiyle de onlar için acıklı
bir azap vardır."

Ankebût Sûresi: 2-3

 
Muaz b. Cebel'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
)) ﻣﺎَ ﻣِﻦْ ﺃَﺣَﺪٍ ﻳَﺸْﻬَﺪُ ﺃَﻥْ ﻻَ ﺇِﻟَﻪَ ﺇِﻻَّ ﺍﻟﻠﻪُ ، ﻭَﺃَﻥَّ ﻣُﺤَﻤَّﺪﺍً ﻋَﺒْﺪُﻩُ ﻭَﺭَﺳُﻮﻟُﻪُ ﺻِﺪْﻗﺎً
ﻣِﻦْ ﻗَﻠْﺒِﻪِ ﺇِﻻَّ ﺣَﺮَّﻣَﻪُ ﺍﻟﻠﻪُ ﻋَﻠﻰَ ﺍﻟﻨَّﺎﺭِ (( ] ﻣﺘﻔﻖ ﻋﻠﻴﻪ [
"Hiç kimse yoktur ki, Allah’tan başka
hakkıyla ibâdete lâyık hiçbir ilâhın olmadığına ve Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-’in Allah’ın kulu ve elçisi olduğuna, samimî olarak
kalpten şehâdet etsin de, Allah Teâlâ da ona cehennemi haram kılmış olmasın.”

Buhârî ve Müslim

 
Altıncı Şart: İHLAS
 
Bunun anlamı: Ameli, şirkin her türlü leke ve pisliklerinden arındırmak ve temiz hâle getirmek demektir.
 
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle
buyurmuştur:
ﻟﻠﻪ ﺍﻟﺪﻳﻦ ﺍﻟﺨﺎﻟﺺ ] ﺳﻮﺭﺓ ﺍﻟﺰﻣﺮ ﻣﻦ ﺍﻵﻳﺔ : ٣ [
"Dikkat edin! Hâlis dîn, (şirkten uzak tam itaat) yalnızca Allah'ındır."

Zümer Sûresi: 3

 
Yine, Allah Teâlâ bu konuda şöyle
buyurmuştur:
ﻗﻞ ﺍﻟﻠﻪ ﺃﻋﺒﺪ ﻣﺨﻠﺼﺎً ﻟﻪ ﺩﻳﻨﻲ ] ﺳﻮﺭﺓ ﺍﻟﺰﻣﺮ ﻣﻦ ﺍﻵﻳﺔ : 14 [
"(Ey Muhammed!) Ben dînimde ihlas ile yalnızca Allah'a ibâdet ederim."

Zümer Sûresi: 14

 
Ebu Hureyre'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- de bu konuda şöyle buyurmuştur:
)) ﺃَﺳْﻌَﺪُ ﺍﻟﻨَّﺎﺱِ ﺑِﺸَﻔﺎَﻋَﺘﻲِ ﻣَﻦْ ﻗﺎَﻝَ ﻻَ ﺇِﻟَﻪَ ﺇِﻻَّ ﺍﻟﻠﻪُ ﺧﺎَﻟِﺼﺎً ﻣِﻦْ ﻗَﻠْﺒِﻪِ ﺃَﻭْ
ﻧَﻔْﺴِﻪِ (( ] ﺭﻭﺍﻩ ﺍﻟﺒﺨﺎﺭﻱ [
"(Kıyâmet günü) şefaatime nâil olacak en bahtiyâr kişi, kalbinden veya nefsinden ‘lâ ilâhe illallah’ diyendir."

Buhârî

 
Yedinci Şart: MUHABBET (Sevgi)
 
Bunun anlamı: Bu söze, bu sözün
gerektirdiği ve delâlet ettiği şeylere ve bu sözü, şartlarına bağlı kalarak söyleyenlere (mü'minlere) muhabbet beslemek, onu bozan ve ona aykırı
hareket edenlere buğzetmek demektir.
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle
buyurmuştur:
ﻭﻣﻦ ﺍﻟﻨﺎﺱ ﻣﻦ ﻳﺘﺨﺬ ﻣﻦ ﺩﻭﻥ ﺍﻟﻠﻪ ﺃﻧﺪﺍﺩﺍً ﻳﺤﺒﻮﻧﻬﻢ ﻛﺤﺐ ﺍﻟﻠﻪ ﻭﺍﻟﺬﻳﻦ ﺁﻣﻨﻮﺍ
ﺃﺷﺪ ﺣﺒﺎً ﻟﻠﻪ ] ﺳﻮﺭﺓ ﺍﻟﺒﻘﺮﺓ ﺍﻵﻳﺔ [165:
“İnsanlardan bazıları Allah’ı bırakıp
birtakım putları Allah’a denk tutarlar ve onları, Allah’ı sevdikleri gibi severler. Ama îmân edenlerin
Allah sevgisi, (onların sevgisinden) daha kuvvetlidir. (Allah’a ortak koşarak nefislerine) zulmedenler, eğer (âhirette) azabı gördüklerinde,
güç ve kuvvetin hepsinin Allah’a âit olduğunu ve Allah’ın azabının çetin olduğunu önceden bilmiş olsalardı, (Allah’ı bırakıp putlara tapmazlardı.)”
 
Bakara Sûresi: 165

 
Allah Teâlâ, îmân edenlerin Allah sevgisinin başkalarının sevgisinden daha kuvvetli olduğunu haber vermiştir. Çünkü îmân edenler, Allah
Teâlâ'yı sevdiklerini iddiâ eden, O'nun dışında ilahlar edinen ve o ilahları Allah Teâlâ'yı severcesine seven müşriklerin yaptıkları gibi-
yapmazlar. Onlar, sevgilerinde hiç kimseyi O'na ortak koşmazlar.
 
Enes b. Mâlik'ten -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullullah -sallallahu aleyhi ve sellem- de bu konuda şöyle
buyurmuştur:
)) ﻻَ ﻳُﺆْﻣِﻦُ ﺃَﺣَﺪُﻛُﻢْ ﺣَﺘَّﻰ ﺃَﻛُﻮﻥَ ﺃَﺣَﺐَّ ﺇِﻟَﻴْﻪِ ﻣِﻦْ ﻭَﺍﻟِﺪِﻩِ ﻭَﻭَﻟَﺪِﻩِ ﻭَﺍﻟﻨَّﺎﺱِ
ﺃَﺟْﻤَﻌِﻴﻦَ (( ] ﺭﻭﺍﻩ ﺍﻟﺒﺨﺎﺭﻱ ﻭﻣﺴﻠﻢ [
"Ben birinize, babasından, evlâdından ve bütün insanlardan daha sevimli olmadıkça, (tam) îmân etmiş olmaz."

Buhârî ve Müslim

 
Yine de en iyisini Allah Teâlâ bilir.
Allah Teâlâ, Peygamberimiz Muhammed'e salât ve selâm eylesin.
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol